Doğru söze ne denir ki?

Yayın Tarihi: 16/10/24 07:00
okuma süresi: 4 dak.

7 Ekim 2023 günü Hamas, İsrail’e girerek, yerleşim yerlerine saldırılar düzenledi.

Bin 200 civarı insanın, hayatını kaybettiği açıklandı.

Bu insanlar sivildi, bunun yanında rehin alınan insanlar da oldu.

Bu gelişme ile birlikte, İsrail dış güvenlik kaygısını öne çıkarmaya başlarken, iç dengelerinde de önemli değişiklikler yaşamaya başladı.

Başbakan Benjamin Netanyahu, güç ve güven kaybediyordu.

Hatta bir erken seçimden bahsediliyordu.

İsrailliler, bu saldırılardan sonra güvenlik endişesi yaşamaya başlamış ve ülke yönetimine karşı da tepkiliydi.

Netanyahu bir çıkış arıyordu, fırsata çevireceği bir kriz.

Hamas saldırısı, bir yerde bu fırsatın yaratılmasına imkân sağladı.

Kimse iç sıkıntıları, erken seçimi konuşmuyor, olay çok başka bir tarafa gidiyordu.

Uluslararası alanda mağdurdu, saldırıya uğramış ve halkını, ülkesini savunmalıydı.

Kamuoyu yoklamalarında diplerde iken, bir anda partisiyle birlikte açık ara önde çıkacak noktaya gelmişti.

Kısa vadede kazandı, peki uzun vade de ne olacak?

Uzun vade de kazanmak için savaşı uzatmanın en iyi yolunun, cepheyi genişletmek olduğunu düşünmüş gibi bir strateji uygulamaya başladı.

Uluslararası alanda ve özellikle ABD ile Almanya’nın destek veren siyasi tavırları, BM’nin, AB’nin etkisiz tutumu, savaşın uzamasına, daha da sertleşmesine sebep oldu.

Artık ülkede, ne Filistin ile anlaşmak, barışı sağlamak, ne yapmak istediği yasal değişiklikler, ne ekonomi, ne de yolsuzluk iddiaları konuşuluyor.

Savaş uzadıkça, görev süresi de uzuyor.

İsrailliler arasında milliyetçilik artmaya başladı, bu da Netanyahu’nun elini güçlendiren bir başka unsur haline geldi.

Elbette savaş İsrail’e de zarar verdi.

En başta ekonomi, turizm, süreç uzadıkça, savaş, kendini savunmadan çıkıp, terör eylemine döndükçe, sivil insanlar katledilmeye devam ettikçe, tepkiler artmaya başladı.

Savaş genişliyor, hem bölgeyi, hem de dünyayı tehdit etmeye devam ediyor.

Ve ne yazık ki değişen herhangi bir şey de yok.

Tehdit ve tehlike artık sadece Ortadoğu da değil, dünyanın her yerinde.

BM, AB daha etkin ve eleştiriden, çağrı yapmaktan öteye gidecek adımları, hayata geçirmesi gerek.

İsrail, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ülkeye girişini yasakladı.

BM’yi hiçe sayan adımlar atıyor.

Böyle bir cesaret.

Dünyanın pek çok yerinde “güvenlik” için bulunan BM’nin misyonu ve güvenirliliği bir kez daha sorgulanıyor.

Bir samimiyet testi yaşanıyor, BM için AB için, uluslararası hukuk ve haklar için.

Hepsi bir yana, güçlünün hukuku, göz göre göre yaşanmaya devam ederken, güçsüz, savunmaz, halklar eziliyor, ölüyor.

Bu arada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde düzenlenen Gazze oturumunda, üye ülkeler Gazze'deki insani durumun kötüleştiğine dikkat çekmişler (!)

Cezayir'in BM Daimi Temsilcisi Amar Bendjama, İsrail'in saldırıları sonucu 900 ailenin kayıtlardan tamamen silindiğini, 17 bin çocuğun ailelerini kaybettiğini söyledi.

Ve devamında "Uluslararası toplum ne kadar görmezden gelmeye devam ederse, İsrail'in zulmü o kadar artıyor. Sessiz kalmak sadece suç ortağı olmak değildir, suça iştirak etmektir.

BMGK'nin başarısızlığı nedeniyle İsrail kendisini hukukun üstünde görmeye başladı. Bugün sessiz kalanlar, yarın hukukun üstünlüğünü savunamaz. Zaten geriye sadece orman kanunları kalacak."

Doğru söze ne denir ki.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.