Bakan Ertuğruloğlu: “Ortak zemin yok ki, Dışişlerinin müzakerecilik konusu olsun”
Pazar günü yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turdan biteceğini tahmin ediyorum.
Sonuç konusunda, elbette kesin bir yargıya varmak olası değil.
Her şey mümkün, her şey olabilir.
Siyasi olarak, ortaya çıkacak sonuç tabi ki önemlidir.
Halkın, seçmenin nabzı, ülkede yaşananlarla ilgili tepkisi, beklentiler, hepsi sonuca direk etkendir.
Ne yazık ki ülkenin gerçek anlamda yol alabilmesi, sorunlara odaklanılması ve bunlarla beraber bir bütün olarak çözüm üretilmesi yerine bildik sığlık ve algı amaçlı kampanyaların dışına çıkılamadı.
Bu gerçekten üzücüdür, mesele, bir seçim, bir sonuç değildir.
Mesele sonuca gitmektir, seçim ise sonuca gitmenin bir aracıdır.
Şu veya bu şekilde, siyasi görüş fark etmeksizin, Kıbrıs sorununa çözüm olarak hangi görüşe taraf olunursa, olunsun, mücadele etmeden, bekleyerek, izleyerek, bir sonuca ulaşmak çok zor.
Mücadele bitmedi, aslında her gün, her an mücadele devam ediyor, daha doğrusu devam etmelidir.
Hayatın günlük akışı içinde, zaman geçer, ancak o zaman, bizi bir yerlere götürecek mi, konu bu, tabi ki bir noktadan, bir noktaya gelmiş olmak da önemlidir.
Ancak, geldiğimiz yer itibarı ile yeterli değildir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi normal olarak, Kıbrıs sorunu merkezli bir tartışmaya evrildi.
İki farklı görüşün ve çözüm modelinin bir seçimi gibi bir ortam yaratıldı.
Fakat seçimin dinamiği, sonucu belirleyecek veya değiştirecek etkeni maalesef Kıbrıs sorunu değil.
Çünkü herkes farkında ki Kıbrıs sorunu, Rum tarafını zorlayacak bir aşamada değil.
Böyle olunca da, çözümle kazanacak herhangi bir şeyleri yoktur.
Tek taraflı olarak, düzelecek, gelişme sağlanacak bir konu değil.
Bu BM ve AB gibi kuruluşların da bir itibar kaybıdır, Kıbrıslı Türkleri çözümsüzlüğe, çözümsüzlükle izolasyona mahkûm bırakmanın dışında yaşanan bir olay yoktur.
Bunlar bizim dışımızda, bizim sorumlu olmadığımız gelişmeler.
Dolayısı ile Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucuna göre çözüm yönünde beklentileri yükseltmek doğru değil.
Bu mücadele edilmemeli anlamında değil, adım adım ve bir yerlerden başlanarak sürdürülmeli, anlatmak istediğim bu.
Bakınız, önümüzde çok ciddi bir mülk krizi ve Taşınmaz Mal Komisyonu konusu var.
Bu seçim biter başkası gelir, birileri sevinir, birileri üzülür, bu bir gerçek ve siyasetin doğasında var.
Bu seçim ve sonucu günlük hayatımızı değiştirmeyecek.
Bunun yanında, mutlaka mücadele alanı genişletilmeli, Türkiye’nin diplomasi tecrübe ve ağı kullanılmalıdır.
Yine seçim sonucuna göre, siyasi alanda olası bir kriz yaşanmaması da dileğimdir.
Mesela, müzakerecilik konusu, Erhan Arıklı, Tufan Erhürman’ın kazanması halinde müzakerecilik görevinin alınabileceği, bu görevin esasen Dışişleri Bakanlığa ait olduğu görüşü, yine, yeni bir tartışmayı ateşledi.
Peki, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu bu konuda ne düşünüyor?
Bu soruyu Sayın Ertuğruloğlu’na sordum, işte cevabı;
“Cumhurbaşkanı, Meclisin verdiği görevle, müzakereci olmadı. BM’nin yarattığı ortam nedeniyle bu gelişti. Rahmetli Denktaş Bey görüşemeye giderken, elini güçlendirmek için, Meclise kendisi gitti ve bir karar alın dedi. Ve zannedilir ki, Cumhurbaşkanının görüşmeci görevi, Meclis tarafından verilir.
Ben Kıbrıs sorunun özüne yönelik bir müzakere süreci olacağına inanmıyorum. Dolayısı ile müzakereci olarak Dışişleri Bakanı görev alır gibi bir konu benim konum değil.”

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.