Tanınmamışlığın malzemesi olmaz

Yayın Tarihi: 10/10/25 07:30
okuma süresi: 4 dak.

Seçim zamanlarını, süreçlerini genel olarak severim, bir yanım da hiç sevmez.

Yani karışık bir ruh haliyle, takip eder, değerlendirir ve yorumlarım.

Aslında sebebi çok basit.

Demokrasinin çalıştığı, toplumun gücünü hissettiği, gündemin yoğunluğu ve canlılığı, hep bir heyecan olmuştur.

İlk başta vurguladığım gibi, canlı bir dönem ama bir yanım da bu süreçleri sevmez, bir an önce kazasız belasız bitmesini ister, diler.

Çünkü yazdığınız bir yazı, bir cümle, konuştuğunuz kesimler, program konuklarınız, karşıt taraflarca farklı yorumlanabiliyor, taraflı olduğunuz iddia edilebiliyor.

Hatta tam tersi de oluyor, tarafsız olduğunuz için eleştirilebilirsiniz.

Elbette bir düşüncem, dünya görüşüm var, ama taraf olduğum bir görüşü nasıl sorgular, nasıl eleştirebilirim?

Bunlar yaşanıyor, küçük bir toplum, herkes birbirini tanıyor, her makamdan insanla bir yerlerde karşılaşabiliyorsunuz.

Bu da yaptığınız işi zorlaştırabiliyor.

Görüşlerinizden veya açıkça taraf olmadığınızdan dolayı, bazı toplantı veya bilgilendirmelere çağrılmadığınız olabiliyor.

Yaptığınız iş, ürettiğiniz düşünce, harcadığınız emek, işinizi tarafsız, eşit ve saygı duyarak yaptığınızdan dolayı, takdir değil, köstek görebiliyorsunuz.

Maalesef bunlar yaşanıyor.

İşin esasında, doğru tektir ve er geç ortaya çıkar.

Herkes farklı düşünüyordur, düşünmelidir, bu gerçek anlamda bir zenginliktir.

Ama düşünceden bahsediyorum, fikirden, görüşten, ortada fikir, görüş, düşünce yoksa anlatılan her ne ise bomboş ve anlamsız demektir.

Demokratik haklarımızı kullandığımız, demokrasimize katkı yaptığımız, her türlü tartışmaya inat ayakta tutmaya çalıştığımız, vatandaşlık hakkımızı mutlaka kullanmalıyız.

Bunu sağlayan en önemli unsur ise siyasi seçimlerdir.

Her dönemin, her seçimin kendi dinamikleri, konjonktürün getirdikleri vardır.

Şöyle veya böyle, toplum mu, topluluk mu, işte en geçerli yöntem, seçim, sandık, oy hakkı.

Bunların yanında hiç değişmeyen, algı, provokatör, popülist ve spekülatif gündem değiştirmeler.

Seçimler artık sadece sözler, sloganlar üzerinden değil, çok geniş bir alanda, özellikle sanal ortamda ve psikolojik üstünlük sağlamada, sonuç veriyor.

Çok net ve açık, rahat olan, her zaman avantajlıdır.

Rahat olan, dersine iyi çalışan, ezbere, amatörce değil, profesyonelce hazırlanan kazanandır.

Cumhurbaşkanlığı seçimi için son haftaya giriyoruz.

Şuana kadar, olgun ve seviyeli bir süreç yaşandığını söyleyebiliriz.

Beklenti, son haftanın da bu şekilde geçmesi, umarım öyle de olur.

Ve de özellikle, dezenformasyon.

Yani gerçek olmayan bilginin yayılması, elbette en çok da sosyal medyada.

Tüm kesimlerin dikkat etmesi, taraftarların, sempatizanların, bir seçime, tüm olumsuzlukları, eksiklikleri bağlamaması.

En çok da KKTC üzerinden yapılan siyaset.

Ne demek istiyorum?

KKTC’nin tanınmışlığı veya tanınmamışlığı, bu seçimin konusu olmamalı.

Çünkü aday olunan makam, KKTC Cumhurbaşkanlığı.

Yani tanınmamışlık, bunun mümkün olup olmaması, bu seçimde iki karşıt politik duruş yaratmamalı.

Bu başka bir konu, seçilecek Cumhurbaşkanı bunun mücadelesini de vermeli.

Tanınma vaat etmekten de bahsetmiyorum, bu devletin Cumhurbaşkanı olmak demek, bu devlet için tüm olumsuzluklarla mücadele etmek demek.

Haksız mıyım?

Ambargolara, mülk krizlerine, bu sıkışmış, çıkmaza girmiş sıkıntılara, çözüm bulmanın yolunu aramak.

Evet, bir yere kadar kabul, algılar, psikolojik üstünlük kurma çabaları, ama gerçek sorun ve beklentiler.

Canı alıcın konuların konuşulmadığı çok net bir gerçek.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları