BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

KKTC ciddi bir bölünmeyle karşı Karşıya: Muhalefet yetersiz!

Yayın Tarihi: 11/04/25 07:30
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Son zamanlarda KKTC’de “başörtüsü” konusunda yaşanan gelişmeler, yalnızca bir kıyafet tercihi meselesi olmaktan çıkmış, toplumsal kutuplaşmanın en güncel ve hassas sembollerinden biri haline gelmiştir. Ancak bu derin ve tehlikeli toplumsal yarılma karşısında muhalefetin sessizliği, pasifliği ve kararsızlığı, halkın geniş kesimlerinde ciddi bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

Muhalefet, yakın döneminin en büyük toplumsal sınavını bu meselede vermiştir ve üzülerek ifade etmek gerekir ki, bu sınavda sınıfta kalmıştır. Bu meselede halkın ortak değerlerini, anayasal düzeni ve laikliği savunma iradesiyle, ortaya çıkamayan muhalefet partileri, yalnızca tepkisel açıklamalarla yetinmiş, alternatif üretmekte de, ciddi şekilde yetersiz kalmıştır. Bu mesele aslında salt siyasi değil, toplumsal geleceğimizi de ilgilendiren, bir kırılma noktasıdır da aynı zamanda...

Toplumu Bölen Değil, Birleştiren Yaklaşımlar Gerekli!

Bu meseleye dair yapılacak her açıklama, her müdahale; çocuklarımızın geleceğini, eğitim sistemimizi, toplumsal birlikteliğimizi doğrudan etkileyen, bir domino etkisi yaratmaktadır. O nedenle, alınan ve alınacak her kararın, bilimsel temellere, anayasal değerlere, pedagojik gerçekliklere ve toplumun sosyolojik dokusuna uygun olması şarttır. Bu konudaki tartışmalar; “kim haklı, kim haksız?” gibi yüzeysel değil, “toplumu nasıl bir arada tutabiliriz?” sorusu ekseninde yürütülmelidir.

Bir gerçeklik vardır ki bu noktada muhalefet partileri, sadece eleştirisel bir pozisyonla sınırlı kalmış, çözüm önerileri üretme, alternatif modeller geliştirme, toplumu yatıştıracak bütünleştirici söylemler ortaya koyma konusunda, çok ciddi bir eksiklik göstermiştir. Oysa gerçek muhalefet, yalnızca iktidarın yanlışlarını göstermekle değil, aynı zamanda önerileriyle, toplumun karşısına çıkmakla da sorumludur.

Laiklik, Anayasa ve Çocuk Hakları Yok Sayılamaz!

KKTC'de ortaokul ve lise düzeyindeki, disiplin kurallarına ilişkin tüzükte, yapılmaya çalışılan değişiklikler, 18 yaş altındaki çocukların, bireysel hakları ve ülkenin anayasal düzeni çerçevesinde, değerlendirilmeliydi. Çünkü KKTC Anayasası’na göre 18 yaşına kadar, her birey çocuktur. Eğitim sisteminde yapılacak her türlü düzenleme, çocuk psikolojisi, pedagojik gelişim, laiklik ilkesi, Atatürk ilke ve inkılapları ve bilimsel yaklaşımlar temel alınarak yapılmalıdır.

Üzülerek gözlemledik ki muhalefet, bu noktada yalnızca şekilsel tepkiler vermekle yetinmiş; sürece dair uygulanabilir alternatifler, ortak akla dayalı yaklaşımlar veya farklı kesimleri buluşturacak öneriler, maalesef sunamamıştır.

Tekrardan vurgulamalı ve altını daha kalın çizmeliyiz ki, KKTC Anayasası’na göre, 18 yaş altındaki her birey, çocuk olarak kabul edilmektedir. Bu yaş grubundaki bireylerin eğitim ortamındaki psikolojik gelişimi, sosyal uyumu ve pedagojik ihtiyaçları göz önüne alındığında, alınan kararların bilimsel ve tarafsız temellere dayandırılması gerekmektedir. "Başörtüsü" gibi bireysel ve inançsal bir tercihin, eğitim ortamında ne şekilde ele alınması gerektiği konusu da bu bağlamda dikkatli tartışılmalıdır.

Yapılacak değerlendirmelerde ne laiklikten uzaklaşılmalı, ne de dini değerlere karşı sert bir reddiyeye girilmelidir. Bu iki uç arasında, çocukların yüksek yararını hedefleyen, ayrışmayı değil uyumu teşvik eden, bilimsel ve hukuki temellere dayanan bir denge kurulmalıdır.

Bilinmeli ve şimdi daha fazla farkına varılmalıdır ki, herhangi bir öğretmenin ya da okul idaresinin bir öğrenciyi, “kıyafet tüzüğüne uymuyor” diye eğitim hakkından mahrum bırakması da kabul edilemez bir yaklaşımdır. Bu durum, yalnızca bireysel bir öğrenciye değil, toplumun eğitim hakkına ve sosyal barışa da ciddi zararlar vermektedir.

Öğrencilerin Psikolojik Gelişimi Tehlike Altında!

Bu gibi hassas konularda alınan her karar, çocukların duygusal gelişimini etkileyebilecek kadar güçlü sonuçlar doğurabilir. “Kıyafetinden dolayı okula alınmayan çocuk” imgesi, bir çocuğun zihninde derin travmalar bırakabilir. Aynı şekilde, okul içinde “başörtüsü” takan ve takmayan öğrenciler arasında oluşabilecek kutuplaşmalar, çocukların sosyal ilişkilerini zedeleyebilir, cepheleşmelere yol açabilir.

Bu psikolojik gerçeklikler de asla göz ardı edilmemeli; öğrencilerin birlikte yaşama, saygı ve anlayış kültürü içinde büyüyebilmesi için eğitim politikaları, kıyafet tüzüğü gibi konulara bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşılmalıdır.

Toplumsal Kutuplaşma Tehlikesi: Sessiz Kalınamaz!

Kız öğrencilerde “başörtüsü” kullanımına ilişkin ortaya çıkan tartışmalar, ülke genelinde kutuplaşmayı körüklemekte, öğrenciler arasında düşünsel ve duygusal çatışmalara, hatta cepheleşmelere neden olmaktadır. Bu ise sadece eğitim sisteminde değil, toplumsal yapının bütününde büyük bir fay hattı oluşturmaktadır.

Bu nedenledir ki böylesine hassas bir meselede, sadece görüş açıklamak değil, gerçekten farklı kesimleri birleştirebilecek yapıcı adımlar atmak elzemdir. Ne yazık ki, bu ortak noktayı bulmak için gerekli çabayı gösteren bir siyasi irade ortalıkta görünmemektedir. Muhalefet, halkı bölmeye, kutuplaştırmaya ve iç çatışmaya sürükleyebilecek bu tür gelişmelere karşı güçlü ve sağduyulu bir tavır alamamaktadır.

Peki, kendilerine yöneltilen bu haklı eleştiriler karşısında suskun kalanlar, kilitlenip kalanlar, tutarsız ve korkak yaklaşımlar sergileyenler, bu toplumu daha iyi bir geleceğe nasıl taşıyabilir ki?

Sadece Konuşarak Değil, Uygulanabilir Yaklaşımlar da Üretilmeliydi!

KKTC’de 18 yaş altı kız öğrencilerde, "başörtüsü" uygulaması konusunda, dünyadaki modern ülke örnekleri de, dikkate alınmalıydı... Laik ve demokratik sistemlerde benzer durumlarda nasıl uygulamalar yapıldığı araştırılmalıydı, bu yaklaşımlar ülke gerçekleriyle harmanlanarak toplumun tüm kesimlerine hitap edebilecek, yapıcı alternatifler haline getirilmeliydi.

KKTC’de bu konuya dair kapsamlı bir araştırma ve uyarlama süreci işletilmeliydi. Devlet, velilere farklı eğitim modelleri de sunarak, dini inançlarına göre çocuklarını yönlendirmek isteyen ailelere, daha fazla alternatif okul türleri yaratmalıydı... Böylelikle hem devlet okullarındaki laik düzen korunmuş olurdu hem de bireysel tercihlere karşı demokratik esneklikler de sağlanmış olurdu.

Bilinmeli ve şimdi daha fazla farkına varılmalıdır ki, inancına uygun şekilde çocuklarını yetiştirmek isteyen aileler için, kamu okulları içinde çeşitlilik yaratılabilir, pedagojik sınırlar içinde bu farklılıklara alan açılabilir, böylelikle laiklikten, bilimden ve ortak yaşam kültüründen de asla ödün verilmeden gerekli açılımlar rahatlıkla geliştirilebilir. 

Taraf Değil, Çözüm Odaklı Bir Muhalefet Gerekli!

Bu meselede dikkat çeken en trajik durum, muhalefet partilerinin bu kadar kırılgan ve önemli bir dönemde, toplumun karşısına cesaretle çıkamamasıdır. Kimi temsilcilerin suskunluğu, kimilerinin ise çekimserliği, halkta büyük bir güven kaybına yol açmıştır. Toplum sürekli şunu sorguluyor:

Kriz zamanlarında konuşamayan, cesaretle pozisyon alamayan, bilimsel önerilerle çıkıp ortak aklı inşa edemeyen bir muhalefet, bizi ne kadar ileriye taşıyabilir ki?

Bu sorunun cevabı, sadece muhalefet için değil, toplumun tüm kesimleri için hayatidir. Çünkü demokrasilerde muhalefetin görevi sadece konuşmak değil, yol göstermektir aynı zamanda...

Toplumsal Kutuplaşma Geri Döndürülemez Yaralar Açabilir!

Toplumu kutuplaştırmaya, cepheleştirmeye, “biz” ve “onlar” ayrımı üzerinden bir kimlik çatışması yaratmaya yönelik her girişim, KKTC’nin toplumsal barışını doğrudan tehdit etmektedir. "Başörtüsü" gibi sembolik anlamı güçlü meselelerde yaşanacak kutuplaşmalar, sadece bugünü değil, gelecek kuşakların birlikte yaşama iradesini de ciddi anlamda zedeleyecektir.

KKTC'de siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, eğitim sendikaları ve akademik çevreler bu konuda şimdi daha fazla sorumluluk almalı, toplumun her kesimini kapsayan bir diyalog zemini oluşturulmalıdır. Sorunlara değil, çözümlere odaklı bir yaklaşım geliştirilmelidir.

Sonuç ve Öneriler: Ortak Noktada Buluşmak Mümkün!

  • Kıyafet tüzüğü yeniden ele alınmalı, pedagojik ve anayasal temellere uygun hale getirilmelidir.
  • Devlet, farklı tercihlere sahip aileler için çeşitlendirilmiş okul modelleri geliştirmelidir.
  • Öğrencilerin psikolojik sağlığı, sosyal uyumu ve bireysel gelişimi öncelikli olmalıdır.
  • Eğitimde laiklik ilkesine bağlı kalınmalı ancak dini inançlara karşı ayrımcılık yapılmamalıdır.
  • Muhalefet, eleştirmenin ötesine geçerek toplumun sorunlarına uygulanabilir yaklaşımlar ve yapıcı alternatifler getirmelidir.
  • Toplum, kutuplaşmadan korunmalı; ortak akıl, uzlaşma ve birlikte yaşama kültürü güçlendirilmelidir.

Bu yazı, taraf tutmak, kimseyi suçlamak ya da yargılamak amacıyla değil; toplumsal duyarlılığı artırmak, ortak geleceğimizi tehdit eden gelişmelere karşı sağduyu ile yaklaşmak ve herkes için daha iyi bir KKTC inşa edebilmek amacıyla kaleme alınmıştır.

Gerçek bir ilerleme için, sadece konuşan değil, uygulanabilir yönlendirmeler sunan bir toplum olmamız gerekmektedir.

Unutmayalım: “Lafla peynir gemisi yürümez!”
Ama ortak akıl ve sağduyu ile yürümeyen gemiyi bile yola koymak mümkündür.

Mert MAPOLAR, C.Ht.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.