BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

KKTC seçimlerinde görünmeyen el: Kararsızlar, manipülasyon ve sessiz toplumsal çöküş!

Yayın Tarihi: 25/04/25 07:30
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

2025 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru ilerlerken, siyasi atmosferde gözle görülür bir dalgalanma, toplumsal ruh halindeyse ciddi bir belirsizlik hâkim durumda. Adaylar kendi sahnelerinde, açıklamalar yapıyor, anketler yorumlanıyor; fakat toplumun önemli bir kesimi, ya sandığa gitmeyeceğini belirtiyor ya da hâlâ kime oy vereceği konusunda kararsız. Açıkça seçimlerin kaderini, kararsız seçmenlerin belirleyeceği ortadadır. Bu kararsızlığın arkasında ise yalnızca bireysel ilgisizlik değil, daha derin ve sistemsel problemler yatıyor.

Seçmenlerin adaylara karşı ilgisiz ve güvensiz olmasının en önemli nedenlerinden biri, siyasi açıklamaların genellikle aceleyle, yüzeysel ve sıradan bir şekilde yapılmasıdır. Yerel sorunlar yeterince araştırılmadan yapılan açıklamalar, halkın gerçek ihtiyaçlarını yansıtmıyor. Uluslararası konularda ise detaylı çeviri ve doğru anlamlandırma yapılmadan verilen demeçler, hem yanlış anlaşılmalara yol açıyor hem de seçmenin zihnini karıştırıyor. “Yeter ki ilk ben konuşayım” anlayışıyla, hareket eden bazı siyasi figürler, aslında toplumun seçim sürecinde en çok ihtiyaç duyduğu şey olan, netlik ve tutarlılığı zedeliyor.

Tüm bu kaotik ortamda, dikkat çeken bir başka hayati derecede önemli konu ise, siyasette sıkça başvurulan, fakat halkın, çoğu zaman fark etmediği bir strateji olan, “negatif PR” ile güç kazandırma yöntemidir. Sözde muhalif söylemlerle belli adaylara yöneltilen saldırılar, karalamalar ve spekülatif suçlamalar; aslında o kişilerin halk nezdinde haksızlığa uğrayan ve dolayısıyla desteklenmesi gereken figürler olarak görülmesine neden oluyor. Bilinçaltı Davranış Bilimci ve Hipnoterapist olarak, uzmanlaştığım alanlardan biri olan; “Hipnotik Siyasal İletişim” konusunda, KKTC'nin alanındaki tek uzmanı olarak, ifade edebilirim ki buna, literatürde, “karşıtlık üzerinden sempati yaratma”, ya da “kontrollü muhalefet stratejisi” denir. Özellikle havuz medyası yaratılarak, sosyal medyada da organize biçimde yayılan bu stratejiler, halkın gerçek meseleleri tartışmasını engellerken, belirli isimlerin prim yapmasına hizmet ediyor. Bu taktik, dünyada da sıkça kullanılmıştır. Birçok ülkede örneklerini gördüğümüz bu yöntem; halkın düşünsel yönlendirme ile, karar vermesini sağlamak adına etkili, ama etik dışı bir propaganda aracıdır.

Seçim dönemleri, yalnızca siyasi figürlerin yarışı değil, aynı zamanda toplum mühendislerinin, algı yöneticilerinin ve manipülatörlerin aktifleştiği dönemlerdir. Bilinçli olarak yayılan ayrıştırıcı dil, sahte haberler, duygusal manipülasyonlar ve hedef gösterme kampanyaları; halkın dikkatini sistemsel sorunlardan uzaklaştırır. Asıl tartışılması gereken konular; ekonomik çöküş, genç işsizliği, eğitimdeki çürüme, sağlık hizmetlerindeki aksaklıklar gündemden düşerken; kişiler, söylentiler ve sansasyonel tartışmalar ön plana çıkar. Bu da siyasetin içeriğini boşaltır, seçmeni pasifleştirir.

Toplumu bilinçli bir şekilde bölmeye yönelik girişimler, rastlantı değil; belirli bir amaca hizmet eden sistemli planlardır. Bu stratejilerin arkasında, halkın birlik duygusunu zayıflatmak, ortak akıl geliştirmesini engellemek ve insanları birbirine düşürerek, siyasi ortamı kendi çıkarlarına göre şekillendirmek isteyen gruplar yer almaktadır. “Ayrıştır, kutuplaştır, yönet” anlayışı, KKTC’de de, devreye sokulmuş ve toplumsal çatışmaları körükleyen bir yöntem olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ancak, bu tür stratejilerin uzun vadede çok ciddi zararları vardır; toplumsal güven zedelenir, birlikte yaşama kültürü bozulur, kamu düzeni sarsılır ve sonunda demokratik yapı çöker. Bu yüzden halk, karşısına çıkan ayrıştırıcı söylemleri sorgulamalı, bu söylemlerin kim tarafından ve hangi amaçla dile getirildiğini dikkatle analiz etmelidir. Unutulmamalıdır ki, parçalanan toplumlar kolay yönetilir, ama asla gerçekten özgür olamazlar.

Daha iyi anlaşılmalıdır ki, KKTC siyasetinde çok ciddi oyunlar sahnelenmeye başlanmıştır ve bu oyunların, seçim gününe kadar daha da geliştirilmesi, çeşitlendirilmesi ve derinleştirilmesi kuvvetle muhtemeldir. Toplumun her kesimi, özellikle de kararsız seçmen kitlesi üzerinden, yürütülecek psikolojik yönlendirme, algı operasyonu ve duygusal manipülasyon girişimlerine karşı, son derece dikkatli ve uyanık olunmalıdır. Siyasal manipülasyonların en çok etkili olduğu anlar; belirsizlik, güvensizlik ve kafa karışıklığının en yoğun yaşandığı dönemlerdir ki, şu an tam da böyle bir süreçten geçiyoruz. Seçim sürecine girilen bu kritik dönemde, hem bireysel hem toplumsal olarak hata yapma lüksümüz yoktur. Atılacak her adım, yapılacak her yorum, verilecek her oy; sadece günü değil, geleceği şekillendirecektir. Bu nedenle halk, söylenen her sözü, atılan her sloganı, parlatılan her figürü ve yaratılan her krizi büyük bir dikkatle sorgulayarak değerlendirmeli; aklı, vicdanı ve ortak yararı rehber edinerek karar vermelidir.

Bilinmeli ve şimdi daha fazla farkına varılmalıdır ki, toplumda güven ve netlik azaldıkça, yalnızca siyaset değil, illegal yapılar da güç kazanır. Belirsizlik ve kuralsızlık; kara para trafiği, uyuşturucu yayılması ve organize suç ağlarının büyümesi için verimli bir zemin oluşturur. Böyle bir zeminde, sistemsizlik bir yönetim biçimi hâline gelir. Kurumlara olan inanç azalır, gençler hayattan kopar, ahlaki değerler aşınır. Bütün bu gelişmeler yalnızca siyasi ya da ekonomik kriz değil, aynı zamanda bir toplumsal çözülmenin de işaretidir.

Peki bu tablonun sorumlusu kim? Sorunun yanıtı düşündüğümüzden daha karmaşık değil; Bu ülkede yaşayan herkes. Yalnızca yönetenler değil, yönetilenler de bu sistemin sürdürücüsü konumundadır. Sessiz kalmak, sorgulamamak, yanlışları sineye çekmek ve bilinçsizce taraf olmak, çözümün değil, problemin bir parçası hâline gelmektir.

Bu noktada yapılması gereken şey bellidir; toplumsal farkındalığı artırmak ve halkı yeniden sorgulayan, önyargısız, analitik düşünen, değer odaklı bireyler hâline getirmek. Ancak bununla da sınırlı kalmamalı; ülkenin gerçek liderlere de ihtiyacı vardır. Ne söylediğini bilen, hedefleri olan, empati kurabilen, topluma rehberlik eden, ilham veren, dönüştürücü vizyon sahibi, kararlı, tutarlı ve iş birliğine açık siyasi aktörlere de ihtiyaç vardır... Bu tür liderler yalnızca seçim kazanmaz, aynı zamanda toplumun geleceğini yeniden inşa ederler.

KKTC siyaseti şimdi, çok ciddi bir yol ayrımında. Yapılacak her açıklama, atılacak her adım, yalnızca bir seçimi değil; bir halkın geleceğe olan inancını da etkileyecektir. Bu yüzden kimse acele etmemeli, halkın aklıyla oynanmamalı ve seçmen iradesine saygı gösterilmelidir. Toplum olarak, her bir bireyin bu süreçte sorumluluk alması gereken bir dönemdeyiz.

Çünkü bu seçimde yalnızca bir lider seçmeyeceğiz… Nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize de karar vereceğiz...

Unutmayalım ki, bugün sergileyeceğimiz bilinçli duruş ve göstereceğimiz dikkat; yarının kaderini, yönünü ve değerini belirleyecektir.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.