Dayanışma
Yaz aylarının en büyük tehlikesi yangın, bu yazı da içimize zehir etti.
Elbette sadece yaz ayları değil, bu tehlike her zaman var, ancak yaz ayları daha fazla yaşanıyor.
Gündemden düşmemeli, düşürülmemeli.
Ve bu tehlike biline biline, göre göre geliyor, yaşanıyor, adeta davet ediliyor.
Konu ne olursa olsun, tedbirli olmak çok önemlidir.
Tedbir, ilk başta belki önleyici olmayabilir, ama erken müdahaleyi ve zararı en aza indirmeyi sağlar, müdahaleye fırsat verir.
Pek çok etken var, mevsim şartları, bilinçsiz hareketler, tedbirsizlik, geç ve etkisiz müdahale.
En başta bu tür olayların her an her yolla yaşanabileceğinin kabul edilmesi ve ona göre bir müdahale organizasyonunun hazırlanması.
Daha çok orman ve çevre yangınlarına odaklanılıyor, ancak bina, özellikle sanayi bölgeleri, iş alanları, ne kadar güvenli, elektrikten, iş güvenliğine kadar, pek çok unsur bir arada.
Bu tür olaylara, müdahale de günden güne, plansız, düzensiz yapılaşma, kaça iş yaşamı, eski, yetersiz altyapılar, bilinçsizlik, tehlikeye davetiye çıkarılıyor.
Bazı bölgelerde o kadar çarpık yapılaşma ve yetersiz trafik alt yapısı ve yol güvenliği var ki, buralarda yaşanacak kötü bir olaya müdahale imkânsız.
Gün geliyor, yaşanan yaşanıyor, yaşandığı gibi kalıyor ve unutuluyor, sorgulanmıyor, ta ki yenisi yaşanana kadar, her felakette olduğu gibi.
Son zamanlarda, gerek Kıbrıs, gerekse Türkiye de yaşanan yangın olayları, içimizi burktu, yaşanan acı ve çaresizliği içimizde hissettik.
Kendi adıma empati yaptım sorguladım.
Şaşırdığım, üzüldüğüm anlar oldu.
Konuya insani yönden, insan olarak baktım, bakıyorum.
Öncelik ne olmalıdır, kendime bu soruyu sordum.
Mesele insani olmaktan çıkarıldı, çok başka yerlere gitti, başka yerlere götürüldü.
Öncelik, en başta, insan ve canlı hayatını, doğayı, kurtarmak, zararı mümkün olan en aza noktaya indirmek, bunlar olmalı, bu her olay için geçerli.
Yardım teklifi yapılır, bireysel olarak, izin verildiği ölçüde yapılmaya çalışılır.
Bir anda iki zıt görüş, yine karşı karşıya gelir, birbirini itibarsızlaştırarak, üstünlük sağlanmaya çalışılır.
Ne gerek var, evet, bu soruyu sormak şart, ne gerek var, amaç ne?
Limasol yangının bilançosu çok ağır oldu, insanlar öldü, gerçek olan bu, gerisi siyaset.
Son olarak, yine yaşayarak üzüldük.
Rum yönetimi yardım kabul etmedi, buna anlayamamakla beraber üzülmek gerek.
“Bizim elimizde yardım edecek ne var, onların bizim yardımımıza ihtiyacı yok” bu yaklaşımı kabul etmiyorum.
Yapılabilecek pek çok şey mutlaka vardı, vardır.
Bu dayanışmadır, güven yaratıcı önlemdir, beraber, aynı amaç için mücadele etmektir.
Bunu haklı gören, kendi devlet ve belediyelerimizi küçümseyen yaklaşımı da kabul etmiyorum.
Türkiye de aynı sorunla mücadele ediyor, bizim yardımımıza ihtiyacı var mı, hayır yok.
Ama bu dayanışmadır, kötü gün desteğidir, ne yapılabiliyorsa, yapılabildiği oran da yapılmalıdır.
Şimdi bir kez daha, bu acı tablodan, hem Kıbrıs'ın güneyinden, hem de Türkiye'nin yaşadığı yangın felaketlerinden, kendimize pay çıkarmak zorundayız.
Yangınla ilgi yaşadığımız kötü tecrübelerden ders almalıyız.
En erken zamanda, araçla seyahat halindeyken, araç içerisinde sigara içilmesi yasaklanmalıdır.
Keşke böyle bir kültür, bilinç olsa ve yasaklara gerek kalmasa.
Ancak maalesef böyle bir bilinç yok, hala da seyir halindeyken, sigarasını yolun kenarına atan, yasak yerlerde ateş yakmakta ısrar eden bir ruh hali var.
Bunlardan başlayarak, her olumsuzluk tecrübe ile ciddiye alınmalı.
Her ihmal, bir felaketin hazırlayıcısıdır.
Mesele niyettir, dayanışmadır.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.