BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Son 58 gün: Stratejik akıl zamanı!

Yayın Tarihi: 22/08/25 07:30
okuma süresi: 11 dak.

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Geri sayım sürüyor. Son 58 gün… Takvim yaprakları birer birer düşerken, bu toprakların geleceğini belirleyecek büyük gün, biraz daha yaklaşıyor. Sokaklarda sessizlik, gözlerde merak, yüreklerde ise derin bir ağırlık var. Bu seçim, yalnızca bir sandık yarışı değildir. Bu seçim, ülkenin kaderini hangi aklın yöneteceğinin de, önemli bir sınavıdır.

Bugünkü son tabloya bakıldığında; sol kesim merkezlerde güçlenmeye, sağ kesimin de köylerde kök salmaya çalıştığı görülmektedir. Fakat bu tablo, buzdağının yalnızca görünen yüzüdür. Haykırışlar, ne kadar gürültülü olursa olsun, stratejik akılla planlanmamış her hareket, sessizliğin gücü karşısında, eriyip gidebileceği gerçekliği de tam ortadadır. Çünkü siyaset yalnızca coşkuyla var olmaz; siyaset aynı zamanda bir hesap işidir, bir plan işidir. “Coşku kalabalıkları toplar, ama strateji zaferi mühürler.”

Solun Açmazı: Kendi Yankısında Kaybolmasıdır...

Sol kesimin en büyük açmazı, kendi kabuğuna hapsolmasıdır. Kendi iç dünyalarında yankılanan sözler, dar çevrelerde kurulan sunî kalabalıklar, halkın gerçek nabzını asla göstermez. Oysa halkın gerçek nabzı, tarlada toprağa gömülen ellerdedir; köy kahvesinde, dumanı tüten bir çayın etrafında, sessizce konuşan yüreklerdedir.

“Köylünün gözlerine bakmayan siyaset, aslında kendi geleceğine bakmayı unutmuştur.” Solun bu seçimdeki en büyük şansı, profesyonel aklı devreye sokup, köylerin sessizliğini de duyması ve kalplere daha gerçekçi dokunabilmesidir. Aksi halde merkezdeki coşkulu kalabalıkların alkışı, sandık günü, büyük bir hayal kırıklığına dönüşebileceği gerçekliği de söz konusudur.

Ancak unutulmamalıdır ki, tüm bu yoğun coşku ve sloganların arasında, bir diğer tehlike de sessizce büyümektedir. Söylemler öyle bir noktaya gelmiştir ki, Cumhurbaşkanlığı makamı, adeta her sorunu çözecek sihirli bir kurum gibi lanse edilmekte, gereksiz ve abartılı beklentiler halk nezdinde pekiştirilmektedir. Oysa Cumhurbaşkanlığı, halkın umutlarını taşıyan bir simge olmakla birlikte, anayasal çerçeve içinde belirlenmiş, görev ve sorumluluklara sahip sınırlı bir makamdır. Onun sınırlarını aşan her söylem, hem makamın itibarını zedeler, hem de halkın gerçek beklentilerini çarpıtarak, hayal kırıklığı yaratma riski taşır. Bu seçimde solun başarısı, yalnızca coşkuyla kurulan sahnelerde değil; Cumhurbaşkanlığı makamının gerçek işlevine uygun ve stratejik bir akılla yürütülen, somut ve uygulanabilir planlarla desteklenen bir siyaset anlayışında gizlidir. Bu bilinçle hareket edildiğinde, hem köylerde, hem şehirlerde halkın yüreğine, daha gerçekçi bir biçimde dokunulabilir ve sandık günü de, hayal kırıklıklarının önüne geçilmiş olunur.

Sağda Alışkanlıkların Tuzakları Ortadadır...

Sağ kesim, farklı bir yanılgı içindedir. Yılların verdiği alışkanlıkla, desteğin kendiliğinden geleceğini düşünmek, onların en büyük hatasıdır. Oysa artık rüzgâr eskisi gibi esmiyor. Sessiz rüzgarlar yön değiştirdi; alışkanlıklar, geleceği taşımaya yetmiyor. Sağ için en büyük tehlike, kendi gücünü fazla abartmak, halkın değişen ruhunu küçümsemektir.

Bugün Türkiye’de siyasal iklimin içinde, alışıldık denklemleri bozan görünmez akıntılar dolaşmaktadır. KKTC’de sağ kesim, geçmişin güvenli limanlarında demir atmış gibi görünse de, denizin altındaki akıntılar sessizce yön değiştirmektedir. Bu değişimi görmezden gelmek, en büyük yanılgı olur. Çünkü artık seçmen, yalnızca ideolojik bağlılıkla değil; ekonomik sıkıntılar, toplumsal adalet arayışı ve geleceğe dair kaygılarla da yön bulmaktadır. Sağ kesimin stratejik akıldan yoksun, reflekslerle hareket eden bir tutum içinde olması; kendi tabanında sessiz kırılmaların ve huzursuzlukların derinleşmesine yol açmaktadır. Bu huzursuzlukların, karşı tarafa oy kaymasıyla sonuçlanması şaşırtıcı olmayacaktır. Tam da bu noktada, sağ kesimin en büyük ihtiyacı; geçmişin alışkanlıklarına yaslanmak değil, geleceğin aklını ve profesyonel stratejiyi devreye sokmaktır. Aksi halde, bugün fark edilmeyen bu sessiz rüzgârlar, sandık günü fırtınaya dönüşebilir.

“Geçmişin gölgesinde duran, geleceğin ışığını göremez.” Eğer stratejik akıl, yaratıcılık ve planlama devreye girmezse, en güçlü görünen zeminde bile kaygan bir toprağın var olacağıdır. Sağ kesimin en çok ihtiyacı, ezberleri kıracak ve sahayı yeniden kurgulayacak, profesyonel akıldır.

Cumhurbaşkanlığı Makamının Gerçekliği...

Tekrardan altını çizerek vurgulamak istiyorum ki, bu seçimlerde en önemli tehlikelerden biri de; Cumhurbaşkanlığı makamının yanlış tanımlanmasıdır. “Her şeyi cumhurbaşkanlığı yapacak” söylemi, halkın gözünde artık bir hayal satışı olarak görülmektedir. Çünkü halk hayal değil, gerçeğin ta kendisini istiyor. Anayasanın sınırlarını yok sayarak verilen her vaat, sonunda büyük bir boşluğa dönüşeceğini, fark etmeyen bir zihniyetle de karşı karşıyayız.

Oysa Cumhurbaşkanlığı makamı, tek başına bir kurtarıcı değil; devlet aklının dengelerini temsil eden, anayasal çerçeveyle sınırlı bir görev alanıdır. Bu makamın sınırlarını genişletmeye çalışan her yaklaşım, aslında halkın beklentilerini, yanıltıcı bir illüzyona dönüştürmektedir. Halk, artık “her şeye gücü yetecek bir lider” masalını değil, kurumların işleyişine, hukuk düzenine ve ortak akla dayalı bir yönetimi talep etmektedir. Çünkü bugün KKTC'de yaşayan herkes, sahici çözümler arıyor; işsizlikten bunalan genç, tarlasında alın terinin karşılığını alamayan çiftçi, sorunlarla boğuşan hayvancı, geçim derdine düşen esnaf, artık boş vaatlere değil, uygulanabilir stratejilere kulak veriyor. Cumhurbaşkanlığı makamını, bir “sihirli değnek” gibi sunmak, kısa vadede alkış toplayabilir; fakat uzun vadede en ağır hayal kırıklığını doğuracak, hayati bir hataya da dönüşebileceği asla unutulmamalıdır. Bu hatanın faturasını ise yalnızca o makamı yanlış tanımlayanlar değil, tüm toplum ödeyecektir. İşte tam da bu nedenle, siyasetin merkezine stratejik aklı ve anayasal gerçekliği yerleştirmek, bugün her zamankinden daha büyük bir zorunluluk haline gelmiştir.

“Gerçeklikten kopmuş bir siyaset, rüzgâra kapılmış bir yaprak gibidir; uçar, savrulur ve kaybolur.” Halk, kendisine dürüstçe gerçekleri anlatan lideri arıyor. Hayal tacirlerine değil, stratejiyle geleceği kurabilecek akla güvenmek istiyor.

Stratejik Akıl: Zaferin Gizli Anahtarı...

Asıl soru şudur: Hangi taraf profesyonel stratejiyi ciddiye alacak? Hangi taraf bireysel ihtirasları bir kenara bırakıp, profesyonel aklın yolunu açacak? Hangi taraf, sahnenin arkasında kurduğu planla, sahnede söylediklerini tutarlı kılacak?

Şimdi daha fazla farkına varılmalıdır ki, toplanılan ortamlarda yankılanan büyük sözler, bir gün içinde unutulur. Ama stratejik aklın tohumları, gelecek yıllarda bile filiz verir. Siyaset, bir şiir gibi duyguyla yazılır, ama bir plan gibi akılla uygulanır. “Kalbe dokunmayan strateji eksik kalır; akılla beslenmeyen duygu ise kısa ömürlü olur.”

İşte tam da bu yüzden, seçimlerin kaderini belirleyecek olan şey, yalnızca kürsülerden yükselen sloganlar değil; o sloganların ardına gizlenmiş stratejik yol haritalarıdır. Kitlelerin coşkusunu harekete geçirmek, kısa süreli bir heyecan yaratabilir; fakat kalıcı olan, o coşkunun akılla örgütlenmiş bir hedefe yönlendirilmesidir. Bugün siyaset, sadece en yüksek sesle kendini duyuranların değil, aynı zamanda sessizce en çok düşünen, hesaplayan ve plan yapanların da alanıdır. İhtirasların öne çıktığı yerde kargaşa büyür, ama planlı ve koordineli aklın öne çıktığı yerde, istikrar kök salar. Bu nedenle, günü kurtaran hamleler değil, yarını kuran stratejiler önem kazanacaktır. Siyaset, bir sahne oyununa değil; uzun soluklu bir yolculuğa benzer. Bu yolculukta rehberlik edecek olan şey de, ne yalnızca duygular, ne de yalnızca akıldır. İkisinin uyumlu bileşimi, bir milletin kaderini şekillendirecek en güçlü araçtır.

Yol Daralıyor, Zaman Hızlanıyor...

Son 58 gün… Umut ile kaygı yan yana yürümeye devam ediyor. Toplanılan ortamlarda büyük sözler uçuşuyor, ama gerçek şurada: Kazanan, profesyonel akılla yol alan taraf olacaktır.

Şimdi, çok daha fazla dikkat etmemiz gereken hayati derecede önemli bir sürece giriyoruz. Önümüzde kalan günler, yalnızca seçim kampanyasının değil, aynı zamanda bu ülkenin geleceğini; kimin akılla, kimin alışkanlıkla yöneteceğinin asıl göstergesi olacaktır. Artık en küçük hata bile büyük bedeller doğurabilir; en ufak zaaf bile geri dönüşü olmayan kayıplara yol açabilir. Siyasetin her adımı, bir satranç hamlesi gibi hesaplanmalı; her kelime, bir damla suyun kurak topraklara değdiği gibi özenle seçilmelidir. Çünkü bu dönem, sıradan bir seçim süreci değildir. Bu dönem, halkın güven duygusunun yeniden inşa edileceği, geleceğin pusulasının yeniden çizileceği bir dönemdir. “Şimdi çok konuşan değil, stratejik akılla konuşan kazanacaktır; şimdi bekleyen değil, akılla planlayan ayakta kalacaktır.” Ve unutulmamalıdır ki, son 58 gün, yalnızca bir geri sayım değil, aklın ve sorumluluğun sınavıdır. Bu sınavı geçmek, ancak stratejik profesyonel akla daha fazla kulak vermekle mümkün olacaktır.

Mert MAPOLAR, C.Ht.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.