BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

'Değişim' kazandı, şimdi sıra yönetimde!

Yayın Tarihi: 24/10/25 07:30
okuma süresi: 10 dak.

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

“Bazen bir toplumun yönünü, en yüksek sesler değil, en sessiz düşünceler belirler...”

Son dönemlerde Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine ilişkin kaleme aldığım tarafsız yazılarımda, amacım bir tarafı savunmak değil; ülkemin geleceğini ilgilendiren bu önemli dönemeçte, resmin tamamını göstermekti.

Kararsız seçmenlerin, ön yargıların gölgesinde değil, bilinçli bir farkındalıkla karar verebilmeleri için; her iki adayı da artı ve eksileriyle objektif biçimde değerlendirdim. Büyük resmi görebilmeleri, seçimin ülkesel önemini kavrayabilmeleri ve bu bilinçle sandığa gidebilmeleri yönünde farkındalığa katkıda bulundum.

Bugün, seçim sonrası bana ulaşan yüzlerce teşekkür mesajında; sessiz seçmenlerin büyük kısmının bu farkındalıkla oy kullandıklarını görmek, kelimelerle anlatılamayacak kadar anlamlı bir duygu… Çünkü bazen, kelimelerle yazdıklarımız sandıklarda sessizce karşılık bulur.

***

Son yazımda da vurguladığım gibi, ekonomik kaygıların ve değişim isteğinin, stratejik güvenlik kaygılarından, bir adım daha ağır basma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çekmiş, Tufan Erhürman’ın, kazanma şansının mevcut durumda daha ağır bastığını özellikle belirtmiştim. O gün, birçokları bunu sadece politik bir tahmin olarak görmüştü; bugünse o tespitin tarihsel bir doğruluğa dönüştüğüne tanıklık ediyoruz. UBP'de tarihinin en büyük yenilgilerinden biri yaşandı ve görünmez güçler, oyunu büyük bir farkla kaybetti. Stratejik olarak dışarıdan yönetilen bir seçim planı, bu toprakların insanını ve onun duygusal zekâsını okumakta başarısız oldu. Zira bu ada insanı, dışarıdan gelen hesap kitapların değil, içten gelen samimiyetin dilinden anlar. Ve bugün, Kıbrıs Türk halkı kendi kaderini, dış akılların gölgesinde değil, kendi vicdanının pusulasında yeniden tanımlamıştır.

Ortaya çıkan fark, yalnızca bir seçim sonucunun değil, bir çağın değişiminin de göstergesidir. Ersin Tatar ile Tufan Erhürman arasındaki büyük fark, toplumsal bir uyanışın ve jenerasyonel bir dönüşümün en somut yansımasıdır. İki aday arasında, bu denli belirgin bir fark olacağını kimse tahmin etmemişti. Çünkü kimse halkın derin sessizliğinin ardındaki kararlılığı tam olarak okuyamamıştı. Oysa toplum, uzun süredir biriken enerjisini ve değişim talebini bu sandıkta bir manifesto gibi ortaya koydu. Artık Kıbrıs’ta yeni bir döneme gidiliyor: Tufan Erhürman, KKTC’nin 6. Cumhurbaşkanı. Ve şimdi, esasen en zorlu dönem de başlıyor...

Korku politikalarının ve güç odaklarının etkisi giderek çözülüyor. Statüko artık eski enerjisini kaybediyor. Halkın mesajı net: “Yönetilmek değil, yönetime dahil edilmek istiyoruz.” Bu sonuç, bir lider değişikliğinden çok daha fazlasını ifade ediyor; bu, bir bilinç değişimidir. Ülkede ciddi anlamda yeni bir jenerasyonun yönetim anlayışına adım atışı ve eski reflekslerle geleceği inşa etmenin artık mümkün olmadığının ilanıdır. Bu yüzden erken seçim de yaklaşıyor ve erken seçimde de değişim rüzgârları kuvvetle esecek gibi görünüyor.

Ancak burada durup bir gerçeği daha açıkça ifade etmek gerekir: Seçimi kazanmak bir sonuçtur, ama ülkeyi yönetmek bir süreçtir. Ve o süreç, yalnızca kelimelerle değil, vizyon, liyakat ve disiplinle şekillenir. Tufan Erhürman artık yalnızca bir lider değil, bu halkın kendisine yüklediği umudun taşıyıcısıdır. Bu umut, ağır ama onurlu bir sorumluluktur. Halkın beklentisi hiç olmadığı kadar yüksektir ve bu beklenti, yönetim anlayışını kökten değiştirmeyi zorunlu kılmaktadır.

Yeni Cumhurbaşkanının önünde, yalnızca siyasal değil; zihinsel düzeyde de, toplumsal ve kültürel bir yeniden yapılanma görevi vardır. Cumhurbaşkanlığı makamının günümüz koşullarına uygun, dünya standartlarında bir yapıya kavuşturulması artık kaçınılmazdır. Yönetim anlayışı; siyasetten ve partililikten tamamen arındırılmış, liyakate dayalı bir "kurumsal akılla" yeniden inşa edilmelidir. Partiliye, partinin daha fazla ihtiyacı vardır, Cumhurbaşkanlığının liyakatlı insanlardan oluşan, multidisipliner örnek bir yönetim modeline acilen dönüştürülmesi gerekiyor.

Seçim meydanlarında en çok yankı bulan sözcüklerden biri de “liyakat” olmuştu. Tufan Erhürman, her konuşmasında bu kavramı yalnızca bir vaat değil, yeni dönemin temel ilkesi olarak dile getirdi. Halk artık bu sözü bir politik söylem değil, bir yönetim anlayışı olarak görmek istiyor. Çünkü toplum, yıllardır hak edenin değil, yakın olanın önceliklendirildiği bir düzenin yorgunluğunu taşıyor. Şimdi bu yorgunluk, yerini umutla karışık güçlü bir beklentiye bırakmış durumda. Cumhurbaşkanlığı makamında, söz verilen “liyakat devrimi”nin somut karşılığını görmek isteyen bir halk var. Bu güveni korumak ve taçlandırmak ise, artık Erhürman’ın en büyük sınavı olacaktır.

Daha önce de altını çizdiğim gibi: “Sloganlarla ve vaatlerle seçim kazanılabilir ama ülke yönetilemez.” Halkın gönlünü kazanmak için etkileyici sözler yeterli olabilir, fakat devlet yönetimi çok daha derin bir olgunluk, bilgi ve stratejik farkında olmayı gerektirir. Sloganlar geçicidir; ama liderlik kalıcı bir sorumluluktur. Günümüz liderlik anlayışı artık yalnızca karizma ya da güçlü hitabetle değil, duygusal zekâ, kriz anlarında soğukkanlı karar verebilme, stratejik öngörü ve kolektif ekip bilinciyle tanımlanır. Modern liderlik, tekil bir kahramanlık hikâyesi değil, "kolektif aklın" yönetilmesi sanatıdır. Bu sanat, ancak içsel olarak olgunlaşmış, güç paylaşımını tehdit değil avantaj olarak görebilen, çağın ruhunu okuyabilen liderler tarafından ustalıkla icra edilebilir.

Yeni dönemde Cumhurbaşkanlığı yönetim yapılanması, yeni çağa uygun, yalnızca bireylerden değil, birbirini tamamlayan disiplinlerden oluşan bir "ulusal akıl ekibi" temelinde kurulmalıdır. Bu ekipler; ekonomi, diplomasi, insan zihninin derin dinamiklerini çözümleyen bilinçaltı davranış bilimi, sosyoloji, çevre, enerji ve uluslararası ilişkiler gibi alanlarda çok boyutlu uzmanlıkları içinde barındırmalıdır. Çünkü günümüzün karmaşık sorunları artık tek bir disiplinle çözülememektedir. Multidisipliner bir yaklaşım, sadece çağın gereği değil, varoluşsal bir zorunluluktur.

Cumhurbaşkanlığı bünyesinde oluşturulacak her kurul, her oluşum, halkın duygu, düşünce ve davranış kodlarını anlayabilen, yani bu toprakların ruhunu tanıyan kişilerden oluşmalıdır. Bu ekiplerin görevi yalnızca yönetmek değil, toplumu anlamak, halkla anlamlı köprüler kurmak ve her süreci doğru bir dille kamuoyuna anlatabilmek olmalıdır. Çünkü bilgi, şeffaflık ve doğru iletişim, bir yönetimin en güçlü zırhıdır. Halk, yalnızca “ne yapıldığını” değil, “neden yapıldığını” da bilmek ister. Ve işte bu noktada liderlik, kelimelerin ötesine geçerek, güvenin dili haline gelir.

Planlı, programlı, sonuç odaklı bir yapılanma artık kaçınılmazdır. Gelecekte öyle anlar gelecek ki, Cumhurbaşkanlığı makamı, halkına açıklama yapmakta zorlanacak kadar hassas dengelerde duracaktır. O anlarda başarıyı belirleyecek olan şey, sadece doğru kararlar değil, o kararların nasıl ve hangi dille anlatıldığı olacaktır. Çünkü halkın kalbine dokunmadan aklına ulaşmak mümkün değildir. İşte bu yüzden, duygusal zekâ ve iletişimde bilinçaltı davranış yönetimi, modern liderliğin en güçlü araçları haline gelecektir.

Cumhurbaşkanlığı, artık sadece bir makam değil, bir koordinasyon merkezidir. Başkan, çalışma kurulları ve halk arasındaki iletişim dili; çağın dinamiklerine uygun, bilimsel temelde yapılandırılmalıdır. Bu yapılmazsa, en doğru politikalar bile, yanlış algılar içinde etkisini kaybeder. Zira yönetim, yalnızca karar almak değil, o kararı toplumun ruhuna dokunarak uygulayabilmektir.

Bugün Tufan Erhürman bir zafer kazandı. Ancak bu zafer, bir son değil, büyük bir başlangıcın eşiğidir. Gerçek sınav şimdi başlıyor. Halkın, “değişim” mesajı artık yalnızca bir talep değil, bir toplumsal sözleşme haline gelmiştir. Bu sözleşmeyi onurlandırmanın tek yolu; adalet, liyakat, bilimsel yaklaşım ve şeffaf yönetim ilkelerini, kurumsal yapının temeline yerleştirmekten geçmektedir. Çünkü bir ülke, yalnızca yönetenlerin değil, birlikte düşünebilenlerin de ülkesidir.

Ve unutulmamalıdır: “Bir ülkeyi ileriye taşıyan şey, güçlü bireylerin değil, bilinçli sistemlerin varlığıdır.” Yeni dönem, Kıbrıs Türk halkının bilinçli bir sistem arayışının tezahürüdür. Artık klasik yöntemlerle ülke yönetilemez. Yeni çağın lideri, yalnızca konuşan değil, dinleyen; yalnızca vaat eden değil, gerçekleştiren; yalnızca görünür değil, derinliğini hissettiren liderdir.

Sayın Tufan Erhürman, halk size bir makam değil, bir misyon emanet etti. Bu misyon, bir dönemin bitişi ve yeni bir bilincin doğuşudur. Bu bilinçle atılacak her adım, yalnızca bugünü değil, geleceğin Kıbrıs Türk kimliğini de şekillendirecektir. Şimdi zaman, o bilinci kurumsallaştırma zamanıdır.

Tekrardan tebrikler, KKTC’nin 6. Cumhurbaşkanı... Gerçek mücadele şimdi başlıyor...

Mert MAPOLAR, C.Ht.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.