Dijital nezaket

Yayın Tarihi: 26/11/25 07:55
okuma süresi: 4 dak.

Eskiden iletişim daha yavaştı ama sanki daha düzgündü. Birine mektup yazardın, kelimeleri seçer, düşünür, özenirdin. Telefon açarken bile iki kere düşünürdün. Şimdi bir mesaj yazmak saniyeler sürüyor. Bir yorum bırakmak bir tuşa basmak kadar kolay. Ama işte tam da bu kolaylık, nezaketin kapısını sessizce kapattı.

Artık insanlar ekranda başka birine dönüşüyor. Normal hayatta yüzüne söylemeyeceği bir sözü sosyal medyada rahatlıkla yazabiliyor. Çünkü orada yüz yok, mimik yok, ses tonu yok… Dolayısıyla vicdan da devre dışı kalıyor.

Dijital dünya sanki kişisel sorumlulukları azaltan bir alan hâline geldi.
Birine kaba bir yorum yazıyorsun; 10 saniye sonra unutuyorsun.
Bir mesajı görmezden geliyorsun; karşı tarafın nasıl hissettiğini düşünmüyorsun.
Bir tartışmada tüm hırçınlığını döküyorsun; çünkü “nasıl olsa ekran var” diyorsun.

Peki sorun ne?
Sorun çok basit: Ekranın arkasında hâlâ bir insan var ama biz bunu unuttuk.

Hız, iletişimi tüketti. Bir mesajı okurken bile sabırsızlandığımız bir çağdayız. Cevap vermek için zaman ayırmak "zahmet" gibi geliyor. İnsanlar “gördü” yazısını bile ilişkilerin ölçüsü yapmış durumda. Cevap verilmeyince kalp kırılıyor, yanlış anlama büyüyor, ilişkiler çatırdıyor.

Bir de anonimlik meselesi var. İnsan ismini gizleyince karakterini de gizliyor sanıyor. Oysa hakaret eden kişinin bir adı olmasa bile kelimelerin bir ağırlığı var. Dijitalde edilen bir lafdan dolayı üzülen, strese giren, uzun süre kendine gelemeyen insanlar var. Yani sanal olan sadece ekran; duygular tamamen gerçek.

Şimdi bir düşünün…
Bir mesajı iki saniye geç gönderdiniz diye trip atan,
DM’ye bakmayınca alınıp küsen,
Yorumuna cevap gelmedi diye kırılan kaç kişi tanıyorsunuz?

Bu, dijital çağın yeni iletişim hastalığı: Duygu hızlandırması.
Her şeyin çabuk olmasını istiyoruz; ilgi çabuk, sevgi çabuk, cevap çabuk…
Ama duyguların doğal ritmi böyle değil.

Dijital nezaketin zorlaşmasının bir nedeni de şu:
İnsanlar kendi duygusal yüklerini çözemediği için ekranda patlıyor.
Birine söyleyemediğini sosyal medyada yabancıya söylüyor.
Hak ettiği ilgiyi yüz yüze bulamayınca ekrandan bekliyor.
Kırgınlıklarını emojiyle ifade edip rahatladığını sanıyor.

Aslında dijital nezaket dediğimiz şey çok basit:
— Merhaba demek.
— Gördüm ama meşgulüm diye açıklama yapmak.
— İnsanlara hakaret etmemek.
— Fikri eleştirip kişiye saldırmamak.
— Yanlış anlaşılınca özür dilemek.
— Gereksiz tartışmaya girmemek.
— Mesajı kesip atmak yerine iletişimi tamamlamak.

Bu kadar basit… ama bir o kadar unutulmuş.

Peki çözüm?
Teknoloji değil, insanlık.
Ekranın soğukluğunu ısıtacak olan biziz.
Gördüğümüz kelimenin ardında bir insan olduğunu hatırlayacak olan da biziz.

Belki bugün birine biraz daha kibar bir mesaj yazarsınız.
Belki sinirle attığınız bir yorumu göndermeden önce silersiniz.
Belki bir tartışmada geri adım atıp “Bunu konuşmayalım” dersiniz.
Bunların hiçbiri zayıflık değil; aksine güç işareti.

Dijital nezaket zor değil.
Sadece uzun süredir pratik yapmıyoruz.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları