Modern insan neden anlam arıyor?

Yayın Tarihi: 03/12/25 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Son yıllarda sohbet masalarında, sosyal medyada, terapist odalarında ve hatta kahve kuyruklarında bile aynı cümleyi duyuyoruz: “Hayatın anlamı ne?”
Kulağa felsefe tarihinin klasik sorusu gibi geliyor ama modern insanın bu soruyu sorması, eskisinden çok daha yoğun bir hâl aldı. Çünkü bugünün dünyasında hız arttıkça, anlam yavaşlıyor; seçenek çoğaldıkça, yön kayboluyor; bilgi büyüdükçe, bilgelik küçülüyor.

Günlük koşturmaca, bizi adım adım içsel sessizliğimizden uzaklaştırıyor. Sabah uyanıyoruz, telefonumuza bakıyoruz, işe gidiyoruz, koşturuyoruz, eve dönüyoruz, sosyal medyada kayıyoruz… Derken bir an geliyor ve insan içinden sessizce soruyor: “Ben tüm bunların neresindeyim?”
İşte “mana arayışı” tam da o an başlıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre modern şehirlerde yaşayan insanlar, geçmiş dönemlere göre çok daha fazla yalnızlık, tükenmişlik ve yönsüzlük hissi yaşıyor. İlginç olan şu ki, ekonomik koşullardan bağımsız olarak bu duygu yaygın. Yani sadece geçim derdi çekenler değil; hayatı iyi görünen, imkânları geniş olan insanlar da “hayatımda bir şey eksik” duygusuyla yaşıyor.
Eksik olan ne peki?
Çoğu uzmana göre cevap açık: Bağ kurmak. Kendinle, bir başkasıyla, bir amaçla, bir inançla ya da bir değerle…

Modern insan her şeye sahip olabilir; ama bir şeye sahip olamazsa tümü anlamsızlaşır: iç huzur.

Eskiden anlamı dinler, gelenekler, aile büyükleri, cemaatler, köy yaşamı belirlerdi. Yani insanın “anlam kılavuzu” hazırdı. Bugünse bu kılavuzlar dağıldı. “Kendi anlamını kendin yarat” cümlesi kulağa özgürlük gibi gelse de, aslında büyük bir yük:
Çünkü insan, yön gösteren işaret levhaları olmadan kendi içindeki ormanda kaybolabiliyor.

Sosyologların dediğine göre modern insanın anlam arayışını tetikleyen dört ana unsur var:

1) Hız – Hızlandıkça düşünemiyoruz. Düşünemedikçe yüzeyleşiyoruz.
2) Kırılganlık – Salgınlar, savaşlar, ekonomik dalgalanmalar… Güven duygusu zayıfladı.
3) Yalnızlaşma – Dijital bağlar arttı ama gerçek bağlar azaldı.
4) Tüketim kültürü – Değerler, deneyimler ve ilişkiler bile “paket” haline geldi.

Tüm bunların sonucunda ortaya çıkan duygu şu: “Yerine oturmayan bir şey var.”

Tam da bu noktada Sufîlerin bin yıllardır söylediği söz yeniden değer kazanıyor:
“İnsan kendini bildiğinde, her şeyi anlar.”

İlginçtir, meditasyon uygulamaları, nefes teknikleri, mindfulness akımları bugün milyonlarca insana ulaşıyor. Bu yöntemlerin tümü, aslında insana şunu hatırlatıyor:
“Bir dakika dur. İçine bak. Nefesini dinle. Varlığını fark et.”

Doğu felsefeleri ve tasavvuf öğretileri de aynı şeyi söyler:
“Mana dışarıda aranmaz, içeride bulunur.”

Modern insan tam da bu yüzden anlam arıyor:
Çünkü dış dünya ne kadar gürültülü olursa olsun, insanın içindeki ses susmuyor.
Çünkü insan ne kadar hızlanırsa hızlansın, ruhu yavaşlığı özlüyor.
Çünkü insan ne kadar çoğa ulaşırsa ulaşsın, az olanın kıymetini arıyor.

Belki de bugün asıl ihtiyacımız olan şey, kendimize şu üç soruyu dürüstçe sormak:

  • Ben niçin buradayım?

  • Yaptığım iş beni doyuruyor mu?

  • Sessiz kaldığımda içimde ne duyuyorum?

Modern hayatın karmaşası içinde anlam aramak bir lüks değil artık; bir ihtiyaç.
Ve belki de çözüm çok uzaklarda değil:
Bir nefeste, bir durakta, bir sözde, bir bakışta saklı olabilir.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları