Birlikte daha güçlüyüz: Sosyal destek neden bu kadar önemli?
Hepimizin hayatında “İyi ki var” dediğimiz insanlar vardır. Zor bir günün sonunda arayıp konuştuğumuz bir arkadaş, bir şey başardığımızda heyecanla paylaştığımız birisi, sessizce yanımızda oturması bile bize iyi gelen biri… İşte bu insanlar, sosyal destek dediğimiz şeyin ta kendisidir. Görünmeyen ama bizi hayatta tutan bir ağ gibi, zor zamanlarda düşmemize engel olan, iyi zamanlarda ise bizi daha da yukarı taşıyan bir sistem.
Sosyal destek, sadece iyi hissettiren bir şey değil; doğrudan zihinsel ve fiziksel sağlığımızı etkileyen bir ihtiyaçtır aslında. Araştırmalar, sosyal ilişkileri güçlü insanların depresyona, kaygıya ve hatta kalp hastalıklarına karşı daha dirençli olduğunu gösteriyor. Hatta öyle ki, yalnızlık sigara içmek kadar zararlı kabul ediliyor. Çünkü yalnız kaldığımızda bedenimiz tehdit algısına giriyor, stres hormonları artıyor, bağışıklık sistemi zayıflıyor.
Peki sosyal desteğin özellikle zihinsel sağlık açısından önemi ne? Belki de bu destek ağı, en çok burada etkisini gösteriyor. Çünkü ruhsal sıkıntılar, genellikle kişinin yalnız hissettiği, çaresiz kaldığı, anlaşılamadığını düşündüğü anlarda daha da derinleşiyor ve aslında bu noktada sosyal destek devreye giriyor.
Düşünelim; bir çocuk okulda zorbalığa uğruyor. Eğer bunu ailesine anlatmaktan çekiniyorsa, öğretmeni fark etmiyorsa ya da arkadaşlarından destek görmüyorsa, bu durum zamanla travmatize edici bir deneyime dönüşebilir. Ancak çocuk, yaşadığını paylaşabildiği anda, sadece rahatlamaz; aynı zamanda “Ben bu durumu değiştirebilirim, yalnız değilim” inancını da kazanmaya başlar. İşte sosyal destek, bu nedenle sadece duyguları yatıştırmakla kalmaz, öz yeterliliği ve özgüveni de besler.
Birçok ruh sağlığı sorununun temelinde kişinin kendini değersiz, yetersiz ya da sevilmeye layık hissetmemesi yatar. Sosyal ilişkilerde gördüğümüz “Sen değerlisin, seni önemsiyorum” mesajı, bir çocuğun ya da gencin kendine olan bakışını kökten değiştirebilir. Araştırmalar, destekleyici bir sosyal çevrede büyüyen bireylerin sadece depresyon riskinin düşük olmadığını, aynı zamanda duygularını daha iyi düzenleyebildiğini ve kriz anlarında daha esnek olabildiklerini gösteriyor.
Ruh sağlığı yalnızca “hasta olmamak” değil; kendini tanımak, zorlanınca yardım isteyebilmek, duygularını ifade edebilmek ve ilişkilerini sürdürebilmek demektir. Sosyal destek, bu becerilerin gelişmesi için verimli bir zemin sunar. Tıpkı bir ağacın köklerini besleyen toprak gibi, çocuklarımızın iç dünyasını da bu ilişkiler besler.
Peki sadece yetişkinler mi etkileniyor bundan? Elbette hayır. Aslında işin temeli çocuklukta atılıyor. Bir çocuğun çevresinde onu anlayan, dinleyen, ihtiyaç duyduğunda yanında olan bir yetişkin varsa – bu ister bir öğretmen, ister anne-baba, ister bir akraba olsun – o çocuğun ruhsal dayanıklılığı çok daha sağlam oluyor. Çünkü sosyal destek sadece “yardım almak” değil, aynı zamanda bağ kurabilmek, duygularını ifade edebilmek, güvende hissetmek demek.
Bu noktada sosyal-duygusal beceriler devreye giriyor. Daha önceki yazılarımda da sıkça vurguladığım bu beceriler, bir çocuğun hayatta karşılaştığı zorluklarla baş etmesini sağlayan temel araçlardır. Empati kurabilmek, duygularını düzenleyebilmek, bir problemle karşılaştığında uygun şekilde iletişim kurabilmek gibi beceriler, hem sosyal destek almamızı hem de başkalarına destek olabilmemizi kolaylaştırır. Çünkü sağlıklı ilişkiler karşılıklıdır: Hem vermeyi hem almayı içerir.
Sosyal destek, sadece psikolojik olarak bizi iyi hissettirmez; aynı zamanda motivasyonumuzu artırır. Düşünsenize, bir çocuk bir sınavdan kaldığında onunla konuşan bir öğretmeni varsa, “yapabilirsin” diyen bir anne-babası varsa, yeniden deneme gücü artar. Ya da bir genç, hayal kırıklığı yaşadığında ona yol gösteren bir büyüğü varsa, pes etmek yerine yeni yollar arar. Yani destek gören birey, hayatta daha uzun süre kararlılıkla yol alabilir.
Ayrıca, sosyal desteğin uzun vadeli etkileri çok büyük. İyi sosyal ilişkiler kurabilen bireyler, ileriki yaşlarında daha başarılı romantik ilişkiler kuruyor, iş hayatında daha etkili iletişim becerileri sergiliyor ve daha yüksek yaşam doyumu bildiriyor. Çünkü çocukken “görülmek”, “anlaşılmak” ve “değerli hissetmek” gibi duygular, bir ömür boyu sürecek bir içsel denge sağlıyor.
Bu nedenle sosyal destek, sadece “iyi arkadaşlar edinmek” ya da “sosyal olmak” gibi dar çerçevede görülmemeli. Bu, bir toplumun sağlıklı bireyler yetiştirmesi için olmazsa olmaz bir faktördür. Toplum olarak hareket etmenin, birbirimize empati göstermenin, birlikte iyileşmenin ve büyümenin en somut yollarından biridir. Bugün bir çocuğun duygusunu bastırmak yerine onunla oturup konuşmak, okulda dışlanan bir öğrenciye alan açmak, arkadaşlarımızın “iyiyim” dediğinde gerçekten iyi olup olmadığını sormak... İşte bunlar, sosyal desteğin tohumlarıdır.
Peki biz bu sosyal destek ağını nasıl geliştirebiliriz? Öncelikle çocuklara duygularını tanımayı ve ifade etmeyi öğretmeliyiz. Yardım istemenin zayıflık değil, güç olduğunu anlatmalıyız. Aile içinde, okulda, arkadaş gruplarında açık iletişim ortamları yaratmalıyız. “Seni dinliyorum” demek, bir çocuk için hayat kurtarıcı olabilir. Aynı şekilde, “Senin yanındayım” cümlesi bir ergenin yalnızlık duygusunu azaltabilir.
Sosyal destek, hayatın her anında var olması gereken bir güven ağıdır. İnsan, insanla iyileşir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi sağlıklı bireyler olarak yetiştirmek istiyorsak, onları sadece bireysel başarıya değil, aynı zamanda ilişkisel zenginliğe de hazırlamalıyız. Çünkü hayat tek başına değil, birlikte yaşanır ve o zaman keyiflenir.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.