BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Kıbrıs’ta yeni yol: ‘İş Birliği Konseyi’ iddiası ve ilk temasların davranışsal haritası!

Yayın Tarihi: 21/11/25 07:30
okuma süresi: 14 dak.

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Güney Kıbrıs Rum basını, Kıbrıs Türk liderinin Ankara görüşmesinde, Türkiye’nin Kıbrıs’ta “İş Birliği Konseyi” adı altında gevşek bağlara sahip iki devlet modelini sunduğunu öne sürüyor. Ankara’daki temaslar ve Güney’in “ön koşulsuz” yeniden başlama çağrısı, görüşmelerin davranışsal açıdan nasıl kurgulanması gerektiğini daha da kritik hâle getiriyor. Bu makalemde, tartışılan iddiaları özetleyerek, uzmanlığım çerçevesinde hem Kıbrıs Türk liderliğine, hem de Kıbrıs Rum liderliğine, özellikle ilk görüşmelerle birlikte gerçekleşecek sonraki temaslarda uygulanabilecek, somut davranışsal ve siyasal iletişim önerilerini sunuyorum.

Son gelişmelerle birlikte Güney Kıbrıs medyası, Ankara’da gerçekleştirilen temaslarda, Türkiye’nin “İş Birliği Konseyi” adıyla ada ölçeğinde, iki ayrı yönetimin gevşek bağlarla, koordinasyon sağlayacağı bir model önerdiğini yazıyor. Gelinen noktada, Türkiye tarafından “iki devlet” görüşüne vurgu yapılırken, Rum liderliği, müzakerelerin 2017'de kalınan noktadan şartsız ve ön koşulsuz yeniden başlamasını talep ediyor. Ortaya çıkan yeni iddialar, medyada ve halk algısında, hızla kutuplaştırıcı etki yaratabilecek bir çerçeveye de dönüşmek üzere.

Anlayacağınız, ilk görüşmelerle birlikte gerçekleşip, daha sonraki temaslarda kullanılacak söylem, sergilenecek davranış biçimleri ve yapılacak küçük sembolik adımlar, sürecin gidişatı üzerinde, beklenenden çok daha büyük bir etki yaratma potansiyeline sahip olacaktır. Bu nedenle bu aşamadan sonra tarafların atacağı her adımın, algıyı ve güven ortamını nasıl şekillendirebileceğini hesaba katmaları, çok kritik önem taşıyacaktır.

Peki bu aşamadan sonra neden davranışsal yaklaşım şart?

Bilinmeli ve artık daha fazla farkına varılmalıdır ki, siyasi pazarlıklar yalnızca maddelerin tartışılmasıyla sınırlı değildir. İlk intiba, çerçeveleme, sembolik jestler, gündem sıralaması ve medya yönetimi, sürecin yönünü belirleyecek kritik unsurlardır. Davranış bilimlerinin (algı yönetimi, çerçeveleme, güven artırma mekanizmaları, sosyal norm vurgusu) stratejik olarak kullanılması, taraflar arasında güvenin daha hızlı tesis edilmesini sağlar; ancak kötü planlandığında da geri dönülmez tıkanmalara yol açar. Bu nedenle hem Kıbrıs Türk liderliği hem de Kıbrıs Rum liderliği için, “ne konuşulacağı” kadar “hangi dilin, hangi sırayla ve hangi ortamda” kullanılacağı da stratejik açıdan büyük önem taşıyacaktır.

İlk görüşmelerde öncelikli hedefler (davranışsal öncelik sıralaması):

  1. Güveni pekiştirecek kısa sembolik adımlar: Toplantının, iki tarafın da kolayca kabul edebileceği küçük bir sembolik jestle başlaması önemlidir. Örneğin liderlerin ortak bir deklarasyona destek verdiklerini birlikte ifade etmeleri, basit bir hareket olsa da güven ortamını anlamlı şekilde güçlendirecektir.
  2. Çerçeve belirleme: Müzakereler, “sonuca yönelik” ve “açık süreli” diye çerçevelenmeli; hiçbir taraf başlangıçta hüküm verici ifadeler kullanmamalı. “Çözüm arayışı” yerine, “ortak sorunların yönetimi” gibi, nötr bir başlangıç çerçevesi, işe yarayacaktır.
  3. Düşük riskli ilk gündemler: Görüşmelerin başlangıcında, doğal kaynak yönetimi, denizcilik güvenliği, afet ve acil durum koordinasyonu ile sağlık iş birliği gibi, tarafların karşılıklı fayda sağlayabileceği konular ele alınmalıdır. Bu tür küçük başarılar, güveni pekiştirir ve ilerleyen dönemlerde, daha zor konulara geçmek için sağlam bir temel oluşturur.
  4. Medya ve kamuoyu yönetimi: Ortak açıklamalar, önceden hazırlanmalı ve provokatif ifadeler çıkarıldıktan sonra yayımlanmalıdır. Her iki liderin de ulusal kamuoyuna yönelik net ve hazırlıklı mesajları olmalı; bu yaklaşım, iç kamuoyunda güven ortamını korumaya yardımcı olur.

Kıbrıs Türk liderliğine, davranışsal mesajlar:

  • İç mecraya dönük hazırlık: Görüşmelerde, seçim kampanyası söylemlerinden ayrışan, “onurlu ama yapıcı” bir dil geliştirilmelidir. Lider, egemenlik vurgusunu korurken, masaya somut ve ortak fayda sağlayacak örnekler sunmalıdır; örneğin bir pilot su yönetimi projesi veya rüzgar enerjisi gibi, uygulanabilir adımlar olabilir.
  • Gövde dili ve mikro-ifadeler: Görüşmelerde liderlik imajı sergilerken, öfke veya defansif mimiklerden kaçınmak önemlidir. Açık avuç hareketleri, eğilimli beden dili gibi küçük jestler işbirliği sinyalini güçlendirir. Ayrıca, bu davranışlara yönelik bilinç geliştirilmesi ve farkındalık kazanılması, liderin kendi tepkilerini kontrol etmesine ve karşı tarafın algısını doğru yönetmesine yardımcı olur; böylece görüşmelerin başarısı da önemli ölçüde artar.
  • Taviz mimarisi: İlk aşamada, sembolik ve teknik adımlar (örneğin ortak komisyon veya pilot proje) önererek, karşı tarafın “karşılıksız” adımlarının azaltılmasını sağlar. Karşı taraf olumlu bir adım attığında, hemen küçük ödüller sunulması; örneğin ortak basın bildirisi veya proje lansmanı gibi yaklaşımlar, karşılıklılık (reciprocity) etkisini güçlendirir ve iş birliğini teşvik eder.
  • Güvenlik ve askerlik konusunda iletişim: Askerin varlığı toplumsal olarak hassas bir konu olduğundan, doğrudan tartışmalara girmemek önemlidir. Bunun yerine, “gözlemci teknik komisyon” gibi mekanizmalar önerilebilir ve liderler, toplantı sırasında veya yayımlanacak metinlerde tarafların egemenliğine vurgu yapan ifadeler kullanabilir; bu yaklaşım, hem hassasiyetleri gözetir hem de süreci olumsuz etkilemeden güven ortamını korur.

Kıbrıs Rum liderliğine, davranışsal mesajlar:

  • Netlik talebiyle esnek çerçeve dengesi: “Ön koşulsuz” yeniden başlama talebi, güçlü bir siyasi duruş sergiler. Ancak müzakereyi başlatabilmek için, ilk adım olarak sınırlı ve ölçülebilir önlemler talep etmek gerekir; örneğin müzakere gündeminde ön mutabakat sağlamak veya üçüncü taraf gözlemcilerden destek almak gibi. Bu yaklaşımlar, hem pozisyonun korunmasına hem de sürecin pratik olarak ilerlemesine yardımcı olur.
  • İletişimde dayanıklı dil: Kamuoyuna yapılacak açıklamalarda, “süreç talep etme” ile “kabul etmeme” ifadeleri dengeli bir şekilde kullanılmalıdır. Sert ve ret odaklı bir dilden kaçınılmalı; bunun yerine “şeffaflık, uluslararası hukuk ve vatandaşların hakları” gibi güçlü ve kabul gören argümanlar, daha net ve anlaşılır biçimde aktarılmalıdır.
  • Güven artırıcı önlemler: Deniz ve doğal kaynak yönetiminde, bağımsız teknik uzmanların görüşlerine de başvurulmalıdır. Ayrıca, ekonomik fayda projeksiyonları paylaşarak, halkın desteğini kazanmak için, somut ve anlaşılır argümanlar sunulmalıdır.

Ortak taktik önerileri (adım adım):

  1. Ön hazırlık: İki taraf, yoğun diplomatik ve teknik ekiplerle ön görüşmeler yaparak, toplantılarda kullanılacak "ortak terminoloji" üzerinde mutabakat sağlamalıdır.
  2. Açılış oturumu: Toplantının ilk 45–60 dakikası, yalnızca pozitif hedefler, ortak değerler ve mekanizma taslağı üzerinde odaklanılmalıdır; görüşme sembolik bir jestle başlatılabilir. Ayrıca, basına yapılacak 2–3 cümlelik ortak açıklama önceden uzlaştırılmalı ve her iki tarafın onayıyla yayımlanmalıdır.
  3. İkinci aşama (30–90 gün): Bu dönemde teknik komisyonlar kurulmalı ve doğal kaynak yönetimi, denizcilik ve afet yönetimi gibi alanlarda, ortak pilot projeler hayata geçirilmelidir. Başarı ölçütleri şeffaf bir şekilde belirlenmeli ve düzenli olarak takip edilmelidir.
  4. Üçüncü aşama: Pilot projelerin elde ettiği sonuçlara göre kapsam genişletilmeli ve en zor konular için zaman sınırlı, uzlaşmaya açık çalışma grupları oluşturulmalıdır.
  5. Sürekli medya yönetimi: Ortak bir iletişim takvimi hazırlanmalı ve olası kriz durumlarında kullanılmak üzere temkinli bir mesaj bankası oluşturulmalıdır.

Davranışsal araçlar ve pratik uygulamalar:

  • Çerçeveleme (framing): “İş Birliği Konseyi” gibi etiketler geniş ve anlam yüklü ifadeler içerir; taraflar bu etiketleri kendi lehine yorumlayabilir. Bu nedenle, ilk toplantılarda kullanılacak terminoloji nötrleştirilmeli; örneğin “Ada iş birliği platformu” yerine, daha düşük duygusal yüklü bir ifade olan; “teknik koordinasyon platformu” tercih edilmelidir.
  • Küçük kazanımların hesabı (small wins): İlk 60 gün içinde ölçülebilir küçük bir başarı sağlamak önemlidir; örneğin ortak bir meteorolojik uyarı sistemi oluşturmak, tüm taraflara ilerleme hissi verir ve güven oluşturur.
  • Güven sermayesi bankası: Anlaşmazlık durumlarında kullanılmak üzere, “karşılıklı erteleme hakkı” gibi mekanizmalar belirlenmelidir. Taraflar böyle bir güven sermayesi oluşturdukça, ilerleyen süreçlerde taviz verme yetenekleri artar.
  • Nötr aracı ve üçüncü taraflar: Sürecin tıkanmasını önlemek için BM temsilcisi veya bölge dışı teknik uzmanlar gibi tarafsız isimler, mekanizmaların yürütülmesinde görevlendiril

Olası riskler ve bunlar nasıl azaltılabilir?

  • Medyanın kutuplaştırıcı etkisi: Her iki lider de iç kamuoyuna hitap ederken, süreci baltalayacak söylemlerden kaçınmalıdır. Ortak basın metinleri önceden kontrollü ve onaylı hazırlanmalıdır.
  • Etiketin yanlış anlamları: Bir taraf “İş Birliği Konseyi” ifadesini kullanırken, diğer taraf bunu iki devletçilik olarak algılayabilir. Bu nedenle teknik açılımlar ve pilot projelerle niyetin pratik boyutu gösterilmeli, etiketsiz uygulamalarla güven inşa edilmelidir.

Pratik ve Uygulanabilir Çözümler:

  • Pilot “Teknik Koordinasyon Ofisi” kurulması: Adada sınırlı yetkili ve süreli, üçüncü taraf gözlemcili bir ofis oluşturulmalı; amaç doğal kaynak yönetimi ve acil durum koordinasyonudur.
  • Ortak iletişim protokolü: Toplantılar sonrası yayınlanacak ortak açıklamalarda, provokatif ifadelerin engellenmesini sağlayacak bir mekanizma oluşturulmalıdır.
  • Bağımsız uzman havuzu: Enerji, deniz hukuku ve çevre bilimleri uzmanlarından oluşan bir havuz hazırlanmalı; anlaşmazlık durumunda hızlıca bilirkişi atanabilmelidir.
  • Toplumsal düzeyde birleştirici adımlar: Okullar, sivil toplum ve kültür programlarında küçük çaplı değişim projeleri (öğrenci takasları, ortak müzik veya tiyatro etkinlikleri) uygulanarak toplumlar arası güven güçlendirilmelidir.

Sonuç ve kısa bir çağrı:

İlk görüşmeler ve temaslar, adadaki gelecek perspektifini belirleyecek, bir “ısıtma” dönemi olabilir; iddiaların gölgesinde oluşabilecek panik veya provokasyonlar, tıkanmayı derinleştirecektir. Hem Kıbrıs Türk liderliği, hem de Kıbrıs Rum liderliği için en iyi strateji; sembolik jestlerle güven inşa etmek, teknik küçük kazanımlar yaratmak, medyayı kontrollü kullanmak ve davranışsal araçları (çerçeveleme, reciprocity, small-wins) bilinçli şekilde uygulamaktır. Bu adımlar doğru atılırsa, “İş Birliği Konseyi” tartışmasının ötesinde, gerçekçi ve halkların faydasına olacak, pratik çözümler üretmek mümkün olacaktır.

Not: Kaleme aldığım bu makale, Güney ve Kuzey Kıbrıs’taki farklı kaynaklardan ortaya çıkan iddialar doğrultusunda hazırlanmıştır. Bu iddialardaki belirsizlikler, özellikle ilk görüşmelerle birlikte gerçekleşecek sonraki temasların, temkinli ve stratejik bir şekilde planlanmasının önemini daha da ön plana çıkarmaktadır; tarafların adımlarını dikkatle ve bilinçli bir şekilde atması, sürecin sağlıklı ve kalıcı bir şekilde ilerlemesini sağlayacaktır.

Son söz:

Kıbrıslı Türk bir bilim insanı olarak, yurt dışından edindiğim uzmanlık ve “Bilinçaltı Davranış Bilimci” kimliğimle, yıllardır doğrudan insanların bilinçaltı süreçleri üzerinde çalışmalar yapıyorum. İnsan davranışlarını ve bilinçaltı süreçlerini bilimsel tekniklerle analiz ederek, etkili iletişim stratejileri geliştiriyorum. Bilinçaltı odaklı davranışsal iletişim alanlarında, ileri düzey eğitimler almış, dünya çapındaki uygulamalarla uzmanlaşmış ve vatanına bağlı biri olarak, Kıbrıs sorununa derin bir önem atfediyorum; her fırsatta çok boyutlu bakış açılarını ortaya koyuyorum. Bu yazımı da aynı bilinç ve farkındalıkla kaleme aldım. Tek bir şeyi vurgulamak istiyorum: Kıbrıs sorununda, her iki tarafa da,  avantaj sağlayacak olumlu açılımlar mümkündür, gerçekten istiyorsanız ve kararlıysanız. Önemli olan, alet kutunuzda hangi araçların olduğudur, onların ne kadar farkında olduğunuzdur ve onları ne kadar ustalıkla kullanabildiğinizdir. Çünkü doğru araçlar, doğru adımlarla geleceği şekillendirir.

Mert MAPOLAR, C.Ht. - Bilinçaltı Davranış Bilimci

Click here to listen to Mert Mapolar’s column in English audio.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.