BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Masaya konan paket: Güney Kıbrıs Rum liderliğinin yeni hamlesi!

Yayın Tarihi: 19/12/25 07:30
okuma süresi: 7 dak.

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Masada yeniden başlayan bu arayış, Kıbrıs’ta irade, gerçekçilik ve toplumsal sınavın iç içe geçtiği bir süreci ifade ediyor. Kıbrıs siyaset sahnesinde son dönemde yaşanan gelişmeler, uzun süredir donmuş görünen çözüm sürecinin, yeniden hareketlenebileceğine dair temkinli bir umut yaratırken, aynı zamanda bu sürecin ne kadar kırılgan ve çok katmanlı olduğunu da, bir kez daha gözler önüne seriyor. Güney Kıbrıs Rum Liderliği ile Kuzey Kıbrıs Türk Liderliği arasında, Birleşmiş Milletler himayesinde yapılan son iki lider görüşmesi, kamuoyuna yansıyan boyutlarıyla, yalnızca diplomatik bir temas değil, aynı zamanda iki toplumun geleceğine dair zihinsel bir sınav niteliği taşıyor. Bu sınavın merkezinde ise, Güney Kıbrıs Rum Liderliği tarafından son görüşmelerde sunulan ve müzakerelerin yeniden başlatılmasını hedefleyen, kapsamlı öneriler paketi bulunuyor.

Güney Kıbrıs Rum Liderliği’nin sunduğu öneriler paketi, esas olarak iki bölgeli, iki toplumlu federasyon temelinde kapsamlı bir çözüme geri dönüş iradesini yansıtıyor. Bu yaklaşım, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına atıfla; tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kişilik vurgusunu öne çıkarırken, her iki toplum için, siyasi eşitliğin kabul edilmesi gerektiğini de teorik düzeyde teyit ediyor. Özellikle, Avrupa Birliği’nin süreçte daha belirleyici ve görünür bir rol üstlenmesi yönündeki ısrar, bu paketin ayırt edici unsurlarından biri olarak öne çıkıyor. Güney Kıbrıs Rum Liderliği, Avrupa Birliği’ni yalnızca destekleyici değil, süreci dengeleyen ve teşvik eden bir aktör olarak konumlandırmayı hedefliyor. Bu yaklaşım, Rum tarafı açısından bir güvence olarak görülürken, Türk tarafında Avrupa Birliği’nin tarafsızlığına ilişkin kuşkuları da beraberinde getiriyor.

Öneriler paketinin bir diğer güçlü ayağını, görüşmelerin “sıfırdan” değil, geçmişte varılan yakınlaşmalar temelinde yeniden başlatılması oluşturuyor. Daha önceki müzakere süreçlerinde ortaya çıkan ve kayda geçen uzlaşı alanlarının korunması, hem zaman kaybını önleme, hem de sürecin ciddiyetini artırma amacı taşıyor. Bu vurgu, geçmişte defalarca yaşanan kopuşların ardından, her yeni turun başa dönmesi eleştirisine, dolaylı bir yanıt niteliğinde. Ancak bu yaklaşım, aynı zamanda tarafların geçmiş yakınlaşmaları, nasıl yorumladığı ve hangilerini bağlayıcı kabul ettiği sorusunu da yeniden gündeme getiriyor.

Güven artırıcı önlemler başlığı altında sunulan somut öneriler, sürecin günlük hayata dokunan boyutunu temsil ediyor. Yeni geçiş noktalarının açılması, mevcut geçişlerin daha verimli hâle getirilmesi, tarım ve ticaretle bağlantılı teknik iş birlikleri, ortak altyapı projeleri ve gençliğe yönelik ortak mekanizmalar, toplumlar arası temasın artırılmasını hedefliyor. Bu adımlar, büyük çözüm başlıkları çözülemese bile, adada birlikte yaşama kültürünü güçlendirebilecek potansiyele sahip. Ancak son görüşmelerin de gösterdiği üzere, bu teknik ve insani önlemler dahi, siyasi güvensizlikten tamamen bağımsız değil. Geçiş noktalarının yeri, yetki paylaşımı ve uygulama biçimleri dahi, daha geniş egemenlik ve eşitlik tartışmalarının gölgesinde kalabiliyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Liderliği’nin yaklaşımı ise, siyasi eşitliğin yalnızca bir ilke olarak değil, müzakerenin ön koşulu olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde şekilleniyor. Dönüşümlü başkanlık, merkezi kararlarda etkili katılım ve “statükoya dönüş olmaması” yönündeki güvenceler, Türk tarafının temel hassasiyetleri arasında yer alıyor. Bu noktada iki taraf arasındaki temel fark, çözümün nihai çerçevesinden ziyade, sürecin metodolojisinde düğümleniyor. Rum tarafı daha aşamalı ve esnek bir süreç önerirken, Türk tarafı geçmişte yaşanan hayal kırıklıklarının tekrarlanmaması için, daha net ve bağlayıcı güvenceler talep ediyor.

Güvenlik, garantiler ve askerlerin geri çekilmesi konuları ise, öneriler paketinin en zorlayıcı başlıkları arasında yer almaya devam ediyor. Güney Kıbrıs Rum Liderliği, çağ dışı olarak nitelendirdiği garanti sisteminin tamamen kaldırılmasını ve tüm yabancı askerlerin adadan çekilmesini, çözümün ayrılmaz parçası olarak görüyor. Buna karşılık, Türk tarafı güvenlik konusunun yalnızca askeri değil, siyasi ve toplumsal boyutları da olduğunu vurguluyor. Bu başlık, tarafların birbirlerinin tarihsel travmalarını ne ölçüde kavrayabildiğini de ortaya koymaya devam ediyor.

Bu tabloya, liderliklerin iç siyaset dengeleri ve bölgesel gelişmeler de eklendiğinde, masadaki sürecin neden bu denli hassas olduğu daha net görülüyor. Her iki tarafta da kamuoyu baskısı, muhalefetin sert söylemleri ve geçmiş başarısızlıkların yarattığı güvensizlik, liderlerin manevra alanını daraltıyor. Buna ek olarak, Doğu Akdeniz’deki enerji denklemi, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin seyri ve bölgesel güvenlik kaygıları, Kıbrıs sorununu yalnızca iki toplum arasında bir mesele olmaktan çıkararak, çok aktörlü bir jeopolitik dosyaya dönüştürüyor. Bu durum, masaya konan önerilerin içeriği kadar, zamanlamasının ve sunuluş biçiminin de belirleyici olmasına yol açıyor.

Tüm bu gelişmeler, Kıbrıs’ta çözüm arayışının yalnızca liderlerin masadaki iradesine değil, toplumların bu sürece ne ölçüde hazır olduğuna da bağlı olduğunu gösteriyor. Kamuoyuna yansıyan iddialar, karşılıklı güvensizliği besleyen söylemler ve dış aktörlere atfedilen niyet okumaları, sürecin en kırılgan yönlerinden biri. Her iki liderliğin de kendi toplumlarına daha açık, daha şeffaf ve daha gerçekçi bir dil kullanması, beklentileri yönetmesi ve çözümün bedellerini de, kazanımları kadar dürüstçe tartışması gerekiyor.

Sonuç olarak, son lider temasları ve özellikle Güney Kıbrıs Rum Liderliği tarafından sunulan öneriler paketi, Kıbrıs sorununda yeniden bir hareket alanı yaratmış durumda. Ancak bu alan, henüz sağlam bir zemine dönüşmüş değil. Önümüzdeki yol, teknik ayrıntılar kadar siyasi cesaret, toplumsal empati ve karşılıklı hatalarla yüzleşme iradesini de gerektiriyor. Çözüm, yalnızca karşı tarafın pozisyonunu değiştirmesini beklemekle değil, her iki tarafın da kendi kırmızı çizgilerini yeniden düşünmesiyle mümkün olabilir. Kıbrıs’ta barış arayışı, bugün bir kez daha masada; asıl soru, bu kez masadan kalkıldığında geride neyin kalacağıdır.

Mert MAPOLAR, C.Ht


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.