Güvenin olmadığı yerde, değişim de olmaz

Yayın Tarihi: 19/07/24 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Kamu vicdanı, önemlidir.

Kamu, yani halk, toplum, toplumsal görgü, ahlak.

Vicdan, insanların, toplumların, iç hesaplaşması, eğitimiyle, kültürüyle, ahlaki olgunluğu ile kabul edebileceklerinin, ya da kabul edemeyeceklerinin toplamı.

Bu toplamla, geliştirilecek, davranış ve hareketlerin bütünü.

En başta, kamuya karşı sorumlu olanların, bu konuya hassasiyet göstermesi gerek.

Peki, kamuya karşı sorumluluk, sadece yöneticilere ait bir görev mi?

Kaç kişi, bugün yaşananları içine sindirebiliyor?

Devletin, kamunun çökmesi, iş bilmezliğin, liyakatsizliğin, iş yapabilene değil, çıkar sağlayabilecek olana, makam teslim edilmesi, işte çöküşün sebepleri.

Kaç kişi rahatsız?

Olan biteni, yok saymak, görmezden gelmek, olmamış gibi sıradanlaştırmak, toplumsal tepkiyi, buna bağlı olarak, etkiyi olumsuz yönde büyütür.

Bazen yaşananlara bakıyor ve anlam vermeye çalışıyorum.

Bu duygu karmaşası içinde, kendi kendime şaşırıyorum.

Normalleştirmemek için kendimle mücadele ediyorum.

Memleketin her tarafından, her yönden sahtelik akıyor.

Ve bunlar normalmiş gibi, normal davranışlar sergileniyor.

Toplum ahlakı, ya da daha modern söylemle “kamu vicdanı” bunları nereye kadar kabul edip, içselleştiriyor.

Meselenin geneli ahlak ve vicdandır.

Ülkeye, devlete, insana karşı sorumlu olmaktır.

Kamu vicdanı, aslında bir genelleme, tüm topluma mal edilmiş bir söylem.

Kime göre, neye göre, kim neyi, ne kadar kabul eder, kişiselleştirmeye göre değişiyor.

Kabul edelim, mutlaka ki çok sebebi vardır, ancak başka ülkelerde olsa yer yerinden oynayacak olaylar, bu ülkede normal sayılıyor.

Önemsenmiyor, günlük, gelip geçici ve mizah konusu sayılıyor.

Devlet yönetimi ciddi anlamda zarar gördü, görmeye devam ediyor.

Devlet ve siyaset sadece çıkarlar için bir araç olarak kabul ediliyor, bakış açısı genel olarak bu.

20 Temmuz’un hepimiz için anlamı malum.

Kendi kendini yönetme erkini ne kadar iyi kullandık veya kullanabiliyor muyuz?

Bu amaç için siyaseti, insanı, insan potansiyel, enerji ve kaynağımızı doğru yönde yönlendirip, en üst düzey faydayı alabiliyor muyuz?

Bunu sırf bir siyaset özelinde değerlendirmek, yanlış olur.

Top yekûn bir sorun ve çözümün gereklerini düşünmeliyiz.

Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi’nin (CMIRS) son anket verileri, önemsenmelidir.

Ama bir tarafıyla değil, genel sonucuyla, yoksa eksik kalır.

Siyasetin, söylem ve eylem arasında güven inşası bir ihtiyaç.

Yoksa birileri gider, birileri gelir, sadece isimler değişir.

Bugün Ali'yi, yarın Veli'yi yerden, yere vururuz.

Konu bundan çok daha önemlidir.

Siyasette değişim konuşuluyor da, güvensizlik konuşulmuyor.

CMIRS anketi bunu da gösteriyor, yoksa bunun bir önemi yok mu?

Ve bir önemli nokta daha, toplumsal anlamda istenen nedir?

Bu "boş vermişlik" nasıl aşılabilir?

Biliyorum, bu söylediklerim, pek çok insan için bir şey ifade etmiyor.

Çünkü gerçekte yaşananlarla, anlatmaya çalıştıklarım, tam ters.

Ama böyle olması, anlattıklarımın doğru ve gerekliliğini değiştirmez.

Not: Yazı ve TV programlarıma iki haftalık bir ara veriyorum. Dönüşte kaldığımız yerden devam.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları