Sonucu ne belirleyecek?
BM’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart, görevine veda etmeye hazırlanıyor.
Özel temsilci Stewart, görevinin son günlerine yaklaşırken, önemli değerlendirmelerde bulundu ve özetle şunları söyledi;
"Gözlemim şu, her iki tarafta da “biz haklıyız, karşı taraf haksız” duygusu çok güçlü.
Liderler bu çerçevede hareket ettiğinde ise uzlaşma yapmaları çok zor oluyor ve çözüm çıkmıyor. Dünyada hiçbir müzakere anlaşması yoktur ki iki taraf da biraz taviz vermeden çözüme ulaşsın.
Kusursuz olmaz ama her iki tarafın da yaşayabileceği bir formül bulunur. Kıbrıs’ta liderlerde bu tavizleri verme konusunda büyük çekingenlik görüyorum.
Gerçek bir müzakere çerçevesi yok, burada bulunduğum dört yıl boyunca gerçek bir müzakere çerçevesi hiç olmadı. Nasıl bir süreç yürütmemiz gerektiğini bile konuşmadık. Eğer Kıbrıs sorunu, tırmanılması gereken büyük bir dağsa, şu anda dağın eteklerinde bile değiliz, birkaç kilometre uzaktayız.
Çözüm olmaması durumunda, en büyük tehlike, kuzeyin zamanla Türkiye’ye tamamen entegre olması ve Türkiye’ye benzer bir fiili statüye kavuşması.
Bu, özellikle Rum tarafında en büyük korku, adanın ortasında kalıcı bir Türk sınırının oluşması. Ayrıca, uluslararası toplumun iki devletli çözümü kabul etmesi de mümkün değil. Kuzeyin bağımsız bir ülke olarak tanınacağı bir senaryo yok, bu olmayacak."
Her iki tarafa da verilen mesajlar var.
Colin Stewart tabi ki görevini tamamlayıp gidecek.
Giderken, üç önemli başlığa dikkat çekmiş;
İlk olarak, herhangi bir ilerleme sağlanmadı ve sebebi de her iki tarafın da, tek taraflı bakış açısı ile sadece kendini haklı görmesi.
İkinci olarak, çözümsüzlük ile beraber, Rumların artık Türkiye ile sınır komşusu olduğu, bu Rum tarafına da bir mesaj aslında.
Türk tarafına verdiği mesaj ise, iki devletli çözümün gündemde olmadığı, olmayacağı.
Söylediğim gibi bunlar, BM’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart'ın görevine veda etmeden, yaptığı değerlendirmeler.
Mutlaka, pek çok insan için bir önemi yok, benzer eleştiriler, daha önceleri başkaları tarafından da yapıldı.
Esas konu, bu söylemler ne kadar kabulleniliyor, gerçeklik payı nedir?
Bize düşen kısmı ile Cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz.
Aslına bakılırsa, bu değerlendirmeler Kıbrıs’ın iç dinamitlerine bir etki yapmıyor.
Şuan böyle bir öncelik yok, üstelik bu durum her iki taraf için de geçerli.
KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, bu söylemeleri değiştirecek bir ivme ortaya çıkar mı?
Bu da zor görünüyor, bir kere tek taraflı bir çaba yetersiz.
Cumhurbaşkanlığı seçimine dair, aday isimler dışında, siyasi partiler, olası bir erken genel seçim için daha çok çalışıyor.
Böyle bir tablo var.
TDP Genel Başkanı Zeki Çeler, CTP ile işbirliğinin, sadece Cumhurbaşkanlığı seçimiyle sınırlı olmayacağını, yerel ve genel seçimlere de yansıyacağını söylemişti.
Halkın Partisi Başkanı Kudret Özersay, HP olarak, Cumhurbaşkanlığı’ndan ziyade hükümette yer almayı çok daha anlamlı ve gerekli gördüklerini açıklamıştı.
Serdar Denktaş’ın TAM partisi nasıl bir karar verecek henüz netleşmedi.
İktidar partileri de bir sonraki genel seçim için işbirliklerini artırdı.
İşbirlikleri daha çok partilerin yarışacağı, genel seçim için.
Kıbrıs sorunu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, belki de ilk kez bu kadar gündem dışı.
Peki, sonucu ne belirleyecek?

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.