Bir Şarkının Direnişi

Yayın Tarihi: 07/11/25 08:00
okuma süresi: 3 dak.

Bazı sesler, yalnızca notalardan ibaret değildir.
Bazı şarkılar, bir halkın kalbinde çınlayan çığlık gibidir.
Grup Yorum’un hikâyesi tam da böyle bir hikâyedir: susturulmak istenenlerin, varoluşlarını melodilerle savunanların hikâyesi.

1985 yılında İstanbul’da birkaç üniversite öğrencisinin umutla kurduğu bir grup, kısa sürede bir müzik topluluğundan fazlasına dönüştü. Onlar, halkın sesi olmayı, söylenmeyeni söylemeyi, unutulanı hatırlatmayı seçtiler. Gitarın tellerinden, bağlamanın tınısından, insan onuruna dair bir inat yükseldi: “Sıyrılıp gelen” bir ses.
O ses, kimine göre bir tehdit, kimine göre bir umut, ama kesin olan bir şey vardı — o ses susturulamıyordu.

Grup Yorum’un öyküsü, aslında Türkiye’nin demokrasi tarihinin aynasıdır. Yasaklarla, gözaltılarla, sansürlerle çevrili yıllarda, şarkılar birer delil gibi suç sayıldı. Oysa onların söylediği şey, insanın en yalın talebiydi: adalet, özgürlük, eşitlik.
Ancak bu kelimeler çoğu zaman bir devleti değil, bir halkı rahatsız ederdi. Çünkü halk, içten içe biliyordu: şarkılar gerçeği söylüyordu.

Yıllar geçti. Konserler yasaklandı, albümler toplatıldı, sahneler mühürlendi. Fakat bir şey değişmedi: Grup Yorum’un etrafında toplanan kalabalıklar her defasında daha da büyüdü. Onlar yalnızca müziğe değil, dayanışmaya, bir inanca, bir hafızaya sahip çıktılar.
Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in bedenlerini açlığa yatırdığı günlerde, dünya bir kez daha gördü ki, bir şarkı uğruna ölmek, bazen yaşamak kadar güçlü bir eylemdir.

Helin’in 288 gün, İbrahim’in 323 gün süren açlık direnişleri…
Bu rakamlar yalnızca birer sayı değil, sessiz bir çağrının yankısıydı: “Bizi duyun.”
Onların ölümü, susturulmuş bir müziğin içinden yankılanan en yüksek notaydı.
Bir ülkenin vicdanına kazınmış iki genç isim, artık her direniş türküsünde yankılanıyor.

Bugün Grup Yorum’un adı hâlâ yasak listelerinde, afişleri hâlâ duvarlardan indiriliyor.
Ama o afişler yırtılsa bile, şarkılar zihinlerde ve kalplerde yaşamaya devam ediyor. Çünkü Grup Yorum, aslında bir müzik grubunun ötesinde bir semboldür:
Bir halkın susmadığını, susamayacağını hatırlatan bir sembol.

Belki bir gün, o yasaklı konserlerden birinin ortasında, binlerce insan yine aynı ezgiyi söylerken, gökyüzü bir kez daha açılır.
Ve bir ses, Helin’in sesi gibi, İbrahim’in nefesi gibi, fısıldar:

“Bir gün, mutlaka...”


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları